Gerçi biz onun tıynetini biliyorduk… Anımsanacağı gibi yaklaşık bir yıl önce eşinin başından aşağı dışkı dökmesiyle gündeme gelmiş, yaptığından utanmak yerine o konuyla ilgili bir sürü yere röportaj vermişti.
Olay yeterince iğrençti ama sonuçta ailevi bir meseleydi, çok üzerinde durmadık.
Ama bu sefer kavanozundaki dışkıyı inananların üzerine atmayı denedi. Güya sansür kelimesinin etimolojisini açıklıyor Taraf’taki köşe yazısında. Bakın nasıl: “Neymiş? Allah diye biri varmış, canı sıkıldıkça kitap yazarmış ama artık yazmamaya karar vermiş, pırpır kanatlı ulaklarla birtakım hazretlere mesaj iletirmiş, o hazretlere dil uzatan maazallah çarpılırmış. Bu hikâyelere istemesen inanma diyorlar, tamam, ama inanmadığını açık açık söylemen caiz değildir. Nedenmiş? Müslümanlar alınırmış!”
Evet… Bu kadar seviyesiz, bu kadar pespaye, bu kadar saygısız, bu kadar nefret uyandırıcı bir üslup seçilmese sansür anlatılamaz, anlaşılamaz sanki. Nişanyan böyle düşünmüş olmalı ki seçtiği örnek tüm bu unsurları taşıyor.
Ama bu kez kavanozundaki dışkı kendi üstüne başına saçılıyor ve KAYBEDİYOR…