Gazetecilerin çoğunun dış dünyadan kopuk, kendilerini dev aynalarında seyretmekten haz alan narşist taraflarını okuyucular pek hissedemezler.
Tabi Özkök gibi,” kendimi aynada çıplak seyretmekten hoşlanırım. Ben ben, demezseniz kaybolursunuz” gibi fazla cesur yazarları kapsam dışı kabul edersek…
Kural yine değişmedi.
Anlı şanlı yazarlarımızın önemli bölümü 13 şehidimizden sonra güneş, kumsal, sezlong keyiflerini dahi bozmadan, “Ulusal yas ilan edelim” şeklinde yazı yazdılar.
Ne güzel, ne etkili, ne doğru bir tavır değil mi?
Çağrı güzel de bu sözlerin sıfır tesiri olduğunu yazmaya gerek var mı?
Yok.
Sevgililerine hangi otelde marifetlerini sergilemeyi düşünmekten yorgun düşen gazeteciler bu yazılanları anlayamazlar.
Bu beyzadelerin Bodrum’un güneşi ve kumu eşliğinde yazdıkları yazılar yalnızca sempati dilenciliğinden öteye gidemedi.
“Madem yas ilan edelim diyorsun, niye popunu kaldırıp hiç değilse olay mahalline giderek bir gazetecilik yapmayı denemiyorsun?” diye çıkışan olmadığı için de bu gazeteciler kafalarını kumlardan çıkarmadılar.
Birisi hariç;
Enis Berberoğlu…
Zaman zaman en sert yazılarla kendisini bu sütunlara konuk etsek de, hakkını vermeyi unutmayız.
Gediktepe’te şehit verdiğimiz askerlerin mevzisinde de o vardı, 13 askerimizin şehit edildiği cenaze töreninde de.
Bu fotoğraf Bodrum’da, Alanya’da, Çeşme’de tatil yaparak , “Ulusal yas ilan edelim” diyen gazetecilere verilebilecek en güzel yanıttı.
Yalnızca onlara mı?
PKK’yı neredeyse legal bir siyasi parti olarak göstermek isteyen bazı yayın yönetmeni ve yazarlara da…
Önce insan, sonra gazeteci olmak ne güzel.
Ya da eşit oranda hem insan, hem gazeteci olmak.
Bu kadraj insanlık kadrajı.
Gazetecilik siciline artı olarak eklendi.
TURKTIME
Gediktepe/ 21.06.2010
Diyarbakır/15.07.2011