15 Şubat 2008
Şüphesiz son zamanların medyadaki en önemli gelişmesi Emin Çölaşan’ın Hürriyet’ten kovulmasıydı. Türkiye’nin en önemli gazetesinin en çok okunan, Hürriyet’in ismi ile özdeşleşmiş yazarı kovulabiliyordu. Tabii ki çok konuşuldu, çok tartışıldı. Ama ne Çölaşan’ın kovulmasıyla ilgili yapılan yayınlar, ne de Çölaşan’ın kovulma sürecini anlattığı kitabı kafalardaki soruları gideremedi. Biz de eksik kalan ne varsa biz açık edelim dedik ve TURKTİME Genel Merkezi’ni ziyaret eden Çölaşan’dan hem siz değerli okuyucularımızdan gelen hem de bizim merak ettiğimiz soruların cevabını aldık. Ve ayrıca Çölaşan’a soru sormak isteyen gazetecilerin de tercümanı olduk. Sonuçta ortaya her yönüyle Çölaşan olayı çıktı. Buyurun…
GAZETECİLERİN ÇÖLAŞAN'A TURKTİME ARACILIĞI İLE SORDUĞU SORULAR
STAR HABER GRUP BAŞKANI UĞUR DÜNDAR: Emin Çölaşan’ı ayda bir kez işletirdim. Kendisini yeniden işletmek için sabırsızlanıyorum. İşe ne zaman başlayacağını şimdiden söylesin ki o zamana kadar yeni işletme formülleri üzerinde çalışma yapayım:
EMİN ÇÖLAŞAN: Uğur beni ne kadar işletmişse ben de onu o kadar işletmişimdir. Yalnız, Uğur’un bir yöntemi vardı; o da başkalarına açtırırdı telefonu. Dolayısıyla numarasına biz de doğal olarak düşerdik. Ama gerçekten çok işletmiştir. Uğur ayda bir kez demiş ama belki daha da fazladır beni işlettiği. Ama o kendi adamlarına arattırıp beni işlettiği için maça 2-0 önde başlardı. İstediği zaman beni hala işletebilir. Beni işletmesi işe bağlı değil.
GÜNEŞ GAZETESİ GENEL YAYIN YÖNETMENİ MURAT BÜYÜKÇELEBİ:Sayın Çölaşan şu anda köşe yazısı yazıyor olsaydı yazısının başlığı ne olurdu?
EMİN ÇÖLAŞAN: Herhalde sıkmabaş rezaleti yada kepazeliği başlığını kullanırdım. Çünkü şu andaki gündemimiz sıkmabaş. Başörtüsü falan değil, türban da değil. Çünkü onlar farklı olaylar.
TERCÜMAN GAZETESİ GENEL YAYIN YÖNETMENİ UFUK BÜYÜKÇELEBİ: Aydın Doğan’ın sonu ne olacak? Medyasını genişletecek mi yoksa Uzan gibi mi olacak?
EMİN ÇÖLAŞAN: Bu saatten sonra Aydın Doğan’ın medyasını genişletmesi biraz zor. Çünkü artık bütün şimşekleri üzerine çekmeye başladığını ve kamuoyunda saygınlığını yitirdiğini kendisi de biliyor. Doğan Grubu’nun, özellikle Hürriyet yönetiminin halk nezdinde hiçbir saygınlığı kalmamıştır ve o yüzden de bu saatten sonra medyasını genişletme olanağı çok zordur. Hatta bundan sonra küçülmeye bile gidebilir. Mesela son sıkmabaş olayında bunlar muhalefet yaptılar. Ama bunların yaptığı muhalefet dandik muhalefettir. Sen 2002 yılından bu yana Ak Parti hükümetine övgüler dizeceksin, hatta korkacaksın ondan sonra da sıkmabaş olayında bunlara karşı duracaksın.
“KOALİSYON HÜKÜMETİ OLSAYDI BEN BUGÜN HÜRRİYET’TEYDİM!”
TURKTIME: Neden karşı durdular?
EMİN ÇÖLAŞAN: Durmak zorundaydılar… Hürriyet okurlarının yapısını bunlar çok iyi bilmez. Ben Hürriyet okurlarının yapısını bunlardan çok daha iyi bilirim. Hürriyet okurlarının büyük çoğunluğu laik, Atatürkçü, ulusalcı, Atatürk milliyetçisi kitlelerdir. Bunlar onun farkında değillerdi. Şimdi artık yeni yeni Hürriyet’in okuyucu kitlesini öğrendikleri için ve o kitle de bu türban kepazeliğine, sıkmabaş rezaletine karşı olduğu için mecburiyetten muhalefet yapmaya başladılar. Bütün mesele budur. Bu bir kayıkçı kavgası. Yapacaklar, yarın tekrar övgüler dizmeye devam edecekler. Açın, Hürriyet’in ekonomi sayfalarına bakın. En az 6 sayfa hükümete övgüler dizilir, pembe tablolar çizilir. Ak Parti bu güne kadar bir şeyleri getirdiyse Hürriyet’e ve Doğan Grubu’na çok şey borçlu.
TURKTIME: Doğan Grubu’nun korkusu dediniz. Neden korktular?
EMİN ÇÖLAŞAN: İktidarın gücünden korktular. Ak Parti iktidarına gelene kadar, koalisyonlar döneminde Doğan Grubu’nun hiçbir korkusu yoktu. Çünkü bir tarafı karşısına alıyorsa bir tarafı kendi tarafına çekmeyi başarıyordu. Dolayısıyla tek parti iktidarı gelince Doğan Grubu yelkenleri suya indirdi. Çünkü aklınıza gelebilecek bütün işleri yapıyordu bunlar. Tek parti iktidarının bunların üzerine üç tane müfettiş gönderdiği zaman her şeylerini al üst etmeye güçleri vardı. Mesela POAŞ’a vergicileri gönderdiler, kıyamet koptu ve Aydın Doğan imparatorluğu çökme tehlikesi geçirdi. İktidar tarafından, Başbakan, Maliye Balanı ve TMSF tarafından bunlara hep “Emin Çölaşan yazılarıyla bizim sinirimizi bozuyor.” telkinleri gelmeye başladı. Ve o yüzden benim yazılarım makaslanmaya başlandı. Şunları şunları yazma diye uyarılıyordum sürekli. Ve sonunda bunlar beni iktidar baskısıyla tasfiye ettiler. 22 Temmuz seçimleri ile Ak Parti daha güçlü bir şekilde tek başına iktidar oldu, beni tam üç hafta sonra kovdular. Beni kovacakları çok belliydi. Ak Parti ikinci kez geldikten sonra daha fazla taşıyamazlardı.
TURKTIME: Bir koalisyon hükümeti çıksaydı durum değişir miydi?
EMİN ÇÖLAŞAN: Tabii ki. Koalisyon hükümeti oluşsaydı ben bugün Hürriyet’teydim.
ERTUĞRUL ÖZKÖK BANA GICIKTI!
STAR GAZETESİ ANKARA TEMSİLCİSİ ŞAMİL TAYYAR: Yılmaz Özdil geldikten sonra siz gittiniz. Bu sürecin planlı bir şekilde gittiğini hiç düşündünüz mü?
EMİN ÇÖLAŞAN: Hep düşündüm ve biliyorum. Tabii ki planlı bir şekilde gitti. Benim yerime Yılmaz Özdil’i getireceklerdi. Ben kovulmadan önce “Büyük yazar büyük gazetede” diye kocaman, birinci sayfadan Yılmaz Özdil anonsları yapılmaya başlanmıştı. Yılmaz, benim hayatta yüzünü görmediğim ama hep telefonda konuştuğum bir kişiydi. Telefon arkadaşlığımız vardı. Anladığım kadarıyla bunların düşündüğü benim yerime Yılmaz’ı ikame etmekti. Bu anonslar yapılırken ben daha kovulacağımı bilmiyordum. Hatta ben bir yazımın sonuna “Yılmaz Özdil Hürriyet’e hoş geldin” diye bir not koydum.
TURKTIME: Peki hiç duyum almadınız mı Özdil’in sizin yerinize getirildiği yönünde?
EMİN ÇÖLAŞAN: Herkes bir şeyler söylüyordu ama kimin söylediğine ne ölçüde güveneceksiniz? Mesela bana İstanbul’dan Hürriyet üst yönetimindeki arkadaşlarım arayıp “Bunlar senin suyunu kaynatıyorlar” dedi. Ama medyada her gün bin tane söylenti çıkar. Bir de ben Hürriyet’in en çok okunan yazarıyım. Aydın Doğan yıllardır bana küsmüş durumda ama böyle bir şeyi kondurmak istemiyorum kendime. Ama bu tatsızlık, gerilim yaşanıyor. Bir yazı geçiyorum, yazının içinden iki paragrafı Ertuğrul koymamış. Ne suç var, ne hakaret… Hiçbir şey yok. Ve olaylar böyle geldi, Yılmaz Özdil olayı başladı ve paldır küldür İzmir’de beni yemeğe çağırarak sözlü olarak tebligatı yaptı. Ondan 16 gün sonra da yazılı tebligat yapıldı. Ama öyle bir yazılı tebligat ki, beni göklere çıkarıyor. Dolayısıyla ben bugün bile makul bir sebep bulamıyorum kovulmamla ilgili. Ama şu açık, Aydın Doğan bana küsmüştü, Ertuğrul bana gıcıktı. Bütün hikaye bu. 2007 yılının Ocak ayıydı. Ertuğrul bana geldi ve gazeteden ayrılmam karşılığında çok büyük para vaat etti patronun ağzından. Ben orada Ertuğrul ile pazarlığa otursaydım tahmin ediyorum çok büyük paralar alacaktım.
TURKTIME: O parayı ayrıldıktan sonra konuşmamanız karşılığında vereceklerdi o zaman değil mi?
EMİN ÇÖLAŞAN: Tabii ki. O zaman nasıl konuşursun? Almışsın parayı, hiçbir şey yapamazdım. Kendi kendimi sıfırlamış olurdum. Artı, bu olay anında kamuoyunda duyulurdu. Medyada bunlar gizli kalmaz. Parayı aldı sustu denilirdi. Bugün bile benim gerçek kovulma nedenimi bilmiyorum. Bilemediğim bir şey daha var; beni hangisi kovdu.
“ÖZKÖK, TORUNLARININ ÜSTÜNE YEMİN EDER SONRA ARKADAN VURMAYA DEVAM EDER”
TURKTIME: Kamuoyunda “Hükümet baskısı var. Doğan Grubu hükümet baskısına direnemedi ve kovdu” şeklinde kanaat var. Bu açıklama sizi tatmin etmiyor mu?
EMİN ÇÖLAŞAN: Esas olay o da, bilemediğim şudur; burada başrol oyunculuğunu hangisi yaptı? Aydın Doğan mı, Ertuğrul mu, yada ikisi birden mi yaptı?
TURKTIME: Kitabı okurken şöyle bir tablo ortaya çıkıyor; Sanki Özkök sizin gitmemeniz için hep bir denge unsuru olarak ortaya çıkıyor...
EMİN ÇÖLAŞAN: Haklısınız. Ama yine de Ertuğrul’a tam güvenmediğim için o zaman rol mü yapıyordu yoksa gerçekleri mi söylüyordu hiç bilemiyorum. Çünkü Ertuğrul’un iki tane kişiliği vardır. Bir tanesi kibar, efendi, seni ikna eden, ikna sanatını çok iyi bilen birisidir. İkincisi de seni arkadan vuran Ertuğrul. Orada da acımasızdır.
TURKTIME: Sizi arkadan mı vurdu?
EMİN ÇÖLAŞAN: Tabii ki. Yazılarımı makaslaması arkadan vurmaktır. Dışarıdaki insanlar bilmiyordu makaslandığını ama gazetedeki arkadaşlarım biliyordu. Ben rezil oluyordum onlara karşı. Gerçi onlar beni anlayabiliyordu çünkü yönetimden en az benim kadar şikayetçiler. Yazıyı geçiyorsun, ertesi gün bakıyorsun ki yazıda bir yada iki paragraf yok. Elinden bir şey gelmiyor. Açıyorsun Ertuğrul’a, torunlarının üzerine yemin eder, Allah, Peygamber der, bir daha olmayacak der, özür dilerim der, yumuşatır ama sonra aynı şeyi yapar. Arkadan vurmak budur.
“AYDIN DOĞAN BANA ÇOCUK GİBİ KÜSTÜ!!!”
TURKTIME: Anılarınızdan da gördüğümüz gibi şu açık ki sizden kolay da vazgeçemiyorlar. Ama hem böyle düşünüp hem de yazılarınızı sansürleye nasıl cesaret ediyorlar?
EMİN ÇÖLAŞAN: Tamam, benim hemen feda edilebilecek biri olmadığım konusunda haklısınız da diğer tarafta Doğan Grubunun maddi ve manevi çıkarlarını düşünün. Bunu kanıtlayamam ama başbakan haber gönderiyor biz Çölaşan’ın yazılarından rahatsızız. Şimdi bir tarafta asla feda etmemeleri gereken bir gazeteci var, diğer tarafta Doğan Grubu’nun korkunç maddi ve manevi çıkarları. Öyle bir terazi ki. Bir tercih yapacaksınız. Ve bu tercihi yaparken de biz bu herifi kovalım, bu işi bitirelim dediler. Bir televizyon programına bağlandı patron ve ben ona küstüm dedi. Küslüğü de çocuk küslüğü. Bir patron en çok okunan yazarına neden küser? Bu yazarın bir üçkağıdı ortaya çıkar, bir ahlaksızlık yapmıştır. Dersin ki tamam bu en çok okunan yazar ama ben bu ahlaksızlığı da kaldıramam. Öyle bir olay da yok. Ama patron sana küs.
TURKTIME: Niye küs?
EMİN ÇÖLAŞAN: Patronun kızına okuyucuların yazdığı mesajlar var. Okuyucular soruyorlar; “Nasıl kovarsınız Çölaşan’ı” diye. “Kurumsal ilkelerimizden dolayı” diyor. Tekrar yazıyorlar Vuslat Doğan Sabancı’ya; “nedir kurumsal ilkeleriniz? Çölaşan kurumsal ilkelerinizi mi çiğnedi, karşı mı çıktı?” O zaman cevaplar kesiliyor. Bana sorarsan ben bugün de anlamış değilim. Ama patron bana küsmüş. Ben defalarca çağrıda bulundum. Çıkın tartışalım, diyin ki bu adam bu adam kalemini satmış, çıkarları doğrultusunda yazı yazıyor, iş takibi yapıyor. Ama yok böyle bir şey. Dolayısıyla her şey iktidardan gelen baskı yüzünden olmuştur. Bunun başka açıklaması yok. Biliyorum ama belgelemiyorum.
“AK PARTİ BENİ DİREKT MUHATAP KABUL ETMEDİ”
TURKTIME: Yazdığınız süre içinden hükümet kanadından size bunları yazma gibi telkinler gelir miydi?
EMİN ÇÖLAŞAN: Gelmezdi. Asla. Beni hiçbir zaman muhatap kabul etmediler.
TURKTIME: Bu, sizin kovulma operasyonunuzda iz bırakmamaya yönelik bir strateji mi yoksa genel bir duruşları mıydı?
EMİN ÇÖLAŞAN: Onu bilemem. Ama beni hiçbir zaman muhatap kabul etmediler. Şu olurdu sadece; bir yazı yazarsın, bir bakan o yazıdan incindiyse açıklama gönderir. Onu da aynen kullanırdım. O da üç-beş kez olmuştur. Ne ben onları arardım ne onlar beni arardı.
“HÜRRİYET’TE OLSAM BU KİTABI YAZAMAZDIM”
STAR TV ANKARA TEMSİLCİSİ NURAY BAŞARAN: Yazdığınız kitaptan hiç pişmanlık dudunuz mu? Şimdi olsa yine yazar mısınız?
EMİN ÇÖLAŞAN: Hiç pişmanlık duymadım. Şimdi de olsa 500 kere daha yazarım. Neden pişmanlık duyayım ki? Birinin bu olayları, medyanın iç yüzünü anlatması gerekirdi. Ki ben sadece başımdan geçenleri, yaşadıklarımı yazdım. Aslında ben bütün gazeteci arkadaşlara çağrıda bulunuyorum. Not alın. Belki şu anda patron korkusu vardır, iş sahibisiniz ve yazamazsınız. Ama yarın bir gün işiniz bitecek. O zamana her şey elinizde hazır olsun. Kitap yazın. Bugün bir anket yapın gazeteciler arasında, hangi düzeyde olursa olsun, yüzde 95’i memnun değildir bu işten. Medyayı, kendi kurumlarını, başka kurumları hep eleştirirler. Haklıdırlar. Ama sesleri çıkmaz. Çünkü ekmek parası olayıdır. Ben de Hürriyet’te çalışıyor olsam bu kitabı yazamazdım. Mümkün değil böyle bir şey. Ama kovuldum, elim rahatladı, oturdum şakır şakır yazdım.
TURKTIME: Aslında bu, örnek olursa, patronaj da yazarlara ve gazetecilere karşı davranışlarını biraz da oto kontrolden geçirip yanlış yaparsam bir gün ortaya çıkar gibi düşünür mü?
EMİN ÇÖLAŞAN: Hayır düşünmezler. Düzen kurulmuş çünkü.
TURKTIME: O zaman yazmanın anlamı ne?
EMİN ÇÖLAŞAN: Tarihe not düşmek… Bizim kitaplarımız 100 yıl sonra da okunacak ve ölümsüzleşecek. Nasıl işgal Türkiye’sinde mütareke basını diyorsak, ki bugünkü basınımızla çok benzerliği var satılmış mütareke basınının, ve o mütareke basının satılmış takımı, Ali Kemallerin yazıları nasıl arşivlerdeyse bizim şimdi söylediklerimiz, yazdıklarımız da yüzlerce yıl sonra arşivlerde olacak.
“FEHMİ KORU ÇOK ŞEY BİLDİĞİNİ ZANNEDER AMA YANILIR”
YENİ ÇAĞ GAZETESİ YAZARI ARSLAN BULUT: Gazeteci Fehmi Koru Ergonokon’un düğmesine 5 Kasım’da Erdoğan-Bush görüşmesinde basıldı diyince ben de köşemde “nereden biliyorsun” dedim. Kendisi de “Tahmin ettim” cevabını verdi. Bunu nasıl yorumluyorsunuz?
EMİN ÇÖLAŞAN: Fehmi Koru kendisini, fikirlerini, yazılarını pek sevdiğim birisi değildir. Fehmi Koru çeşitli zamanlarda çok şey bildiğini zanneder ve yanılır da. Bir gazeteci ben her şeyi biliyorum iddiasında olursa yanılgıya düşer. O yazısını okumadım ama tahmin ediyorum, bunu ya hükümete yakın bir kaynaktan almıştır yada kendi tahminidir. Onun için doğru mudur yanlış mıdır konusunda bir fikrim yok.
İNTERNETHABER.COM SAHİBİ HADİ ÖZIŞIK: Uzun zaman gazetecilik yaptınız. Hiç haksızlık yaptığınız, mesela cevap hakkını kullandırmadığınız oldu mu?
EMİN ÇÖLAŞAN: Çok az olmuştur. Yazdığınız olay dört dörtlük doğrudur. Adam sırf kendisini kurtarmak için açıklama gönderir. Ve açıklamasında da aslında dolaylı yollardan yazdığınızın doğru olduğunu vurgular ama diye başlayan cümleler kullanır. Ben o açıklamayı neden kullanayım? Ben cevap hakkına gerçekten saygı gösteririm. Pek çok olur olmaz açıklamayı da kullanmışımdır. Bazılarını da mahkemelerden kurtulmak için kullanmışımdır.
TURKTIME: Yazılarınızla haksızlık yaptığınız oldu mu?
EMİN ÇÖLAŞAN: Sıfırdır dersem yanlış olur. Ufak tefek hatalarım benim de olmuştur. Bazen kendime manevi açıdan zarar veren yazılarım olmuştur. Mesela hükümet paradan sıfırları atacağı zaman ben çok iddialı bir şekilde bunu yapamazsınız diye yazmıştım. YTL’ye geçtiler, paradan da 6 sıfır atıldı ve biz mahcup olduk. Orada çuvalladık ve özür diledim.
TURKTIME: Özışık’ın bir dipnotu var; “ben cevap göndermiştim ama kullanmadı” diye.
EMİN ÇÖLAŞAN: Hatırlamıyorum.
TURKTIME: Gazeteci Fatma Sibel Yüksek “beni İnternethaber’den baskıyla attılar demiş,” siz de yazmışsınız ve Özışık da “hayır öyle olmadı” diye bir cevap göndermiş…
EMİN ÇÖLAŞAN: O, bunlardan kitabında bahsediyor ve ben yazımda kitabından söz ediyorum. Diyorum ki; kitapta böyle böyle yazıyor.
“AK PARTİ’YE YÜKLENDİM AK PARTİ’NİN OYU ARTTI…”
AKTİFHABER.COM GENEL YAYIN YÖNETMENİ CEVHERİ GÜVEN: Siz Hürriyet’ten ayrıldıktan sonra Hürriyet’in tirajında çok fazla bir eksilme olmadı. Bunu okuyucunun bir vefasızlığı olarak mı değerlendiriyorsunuz?
EMİN ÇÖLAŞAN: Arkadaş yanılıyor. Ben ayrıldığımda 50 bin ile 70 bin arasında düştü tirajı. İlk zamanlar daha çoktu ama sonra toparladı. Ama ben ayrıldığımda 550 bin satan Hürriyet’in şimdiki rakamları ortada. Şimdiki 50 binlik kayıp benden mi kaynaklanıyor bilemem.
CEVHERİ GÜVEN: Siz Gökçek’e yüklendikçe Gökçek’in oyları artıyor. Bu da seçmen vefasızlığı mı?
EMİN ÇÖLAŞAN: Biz yükleniyorsak ve oyları artıyorsa o benim sorunum değil. Türkiye’de tek başına muhalefet yapan kişi sadece ben değilim. Ak Parti’ye de yüklendik, onların oyları da arttı. Melih Gökçek’in de artmıştır. Onlar benim dışımda olaylar. Ben gazeteciyim. Görevimi yapıyorum. Türkiye’yi tek başıma ben yönlendirmiyorum ki.
“UMUTSUZLUĞA KAPILDIM AMA ÜLKEYİ TERKETMEYİ DÜŞÜNMEDİM”
BUGÜN GAZETESİ YAZARI EMİN PAZARCI: Kamu yöneticileri gibi gazeteciler de mal varlıklarını kamuoyuna açıklamalılar mı?
EMİN ÇÖLAŞAN: Mal varlığı ile ilgili açıklamalara kamu yöneticileri açısından da katılmıyorum. Mal varlığını gizlemenin o kadar çok yolu var ki. Onun için o olaylar göstermelik olaylardır. Mal varlığını zaten kamu yöneticileri de devlet memurları da gazeteciler de sıfırlı ve beşli yıllarda kapalı zarflarda veriyorlar. Kimse tutup da benim mal varlığım şu diye açıklamaz. Ondan sonra onun tantanası olur. Büyük olaylar yaşanır Türkiye’de. Anlamı olan bir olay değil.
SÜPERPOLİGON.COM SAHİBİ RAMAZAN KURNAZ: Fazıl Say bir ara ülkeyi terk edeceğim dedi. Ak Parti iktidarı ile hiç umutsuzluğa kapılıp ülkeyi terk edeyim diye düşündünüz mü?
EMİN ÇÖLAŞAN: Hayır. Hiçbir zaman demedim. Umutsuzluğa kapıldığım zamanlar oldu ama o ülkeyi terk etmek anlamına gelmez. Umutsuzluğa kapılmak ayrıdır, bu ülkede kalıp yaşamını sürdürmek ayrıdır. Ama şunu düşünmüşümdür mesela; Avrupa’da yaşıyor olsaydım şu yaşadığımız kepazeliğin yüzde birini bile yaşamazdık. Onlara tanık olmazdık. Sıkmabaşından tut ekonomiye kadar her gün onlarca rezalete tanık oluyoruz. Ha, kaçmak isteyen kaçar ama ben Fazıl Say’a katılmıyorum. Ben bu toprağın insanıyım.
“BENİM BİR KIZIM OLSAYDI BAŞINI ÖRTSEYDİ, NE YAPARDIM BİLEMİYORUM!”
SES TV HABER GENEL YAYIN YÖNETMENİ LATİF ŞİMŞEK: Bir kızınız olsa ve başımı örteceğim dese onu evlatlıktan reddeder misiniz yoksa onun başörtülü bir şekilde üniversiteye girme hakkını savunur musunuz?
EMİN ÇÖLAŞAN: Benim bir kızım olsaydı alacağı terbiye doğrultusunda öyle bir şeyi aklından geçirmezdi. Ama olur da öyle bir şey derse ne yapardım, açıkçası şu anda bilemiyorum. Çok teorik bir soru.
GAZETEPORT ANKARA TEMSİLCİSİ EMİN ÖZGÖNÜL: Turgut Özal’ın ölümünden çok önemli biri sizinle yaptığı görüşmede 3-4 ay içinde Özal hayatını kaybedecek ama bu bir devlet bilgisidir aramızda kalsın diyor. Bu konuyu biraz açabilir misiniz?
EMİN ÇÖLAŞAN: Bunu söyleyen kişi Hüsamettin Cindoruk. Cindoruk benim halamın oğlu. O sırada meclis başkanıydı. Konuşurken sana bir sır vereceğim ama bunu yazayım deme dedi. Turgut bey gidici dedi. Hasta, birkaç aya kadar ölecek dedi. Ben şaşırıp olur mu böyle şey diyince “bu devlet bilgisi” dedi. İnanmadım açıkçası. Ben bunu sır diye tuttum. Ama Turgut bey bir anda küt diye gitti. Ölümünden sonra bunu yazdım. Demek ki devlet biliyor hadiseyi. Bu bilgi o zaman Baba’da da var dedi. Baba o zaman Başbakan.
EMİN ÖZGÖNÜL: Parsadan olayını ortaya siz çıkarmıştınız. Parsadan dolandırıcıydı ama yanında Afyon cezaevinde bir suikast sanığı Mustafa Duyar’la birlikte kalıyordu. Duyar Parsadan’ın yanında öldürüldü. Parsadan cezaevinden çıktıktan sonra sizin yanınıza geldi. Size hiç bu konuyu anlattı mı?
EMİN ÇÖLAŞAN: O çıktıktan sonra yanıma bir kez geldi. Hastaydı ve para istiyordu. Ondan sonra da konuşmadık.
“TURGAY CİNER’LE ANLAŞTIK, AMA…”
TURKTIME: Yaklaşık 30 yıldır günlük köşe yazan birisi olarak şu an yazamamak nasıl bir duygu uyandırıyor? Hayatınızda bir boşluk hissediyor musunuz? Hissediyorsanız bu boşluğu nasıl dolduruyorsunuz?
EMİN ÇÖLAŞAN: Bazen bir boşluk hissediyorum ama şunu gördüm; bu 30 yıl içerisinde çok yorulmuşum. Hep gece gündüz gazetecilik yaptım. Bütün yaşamım öyleydi. Şimdi biraz kafam rahat. Ama tabii ki bu olayları yaşadıkça ben de şimdi şunları yazsaydım diye geçiyor içimden ama her zaman değil. O duyguyu da bastırıyorum kafamda. Şimdi eyvah yazamıyorum diye bir tedirginliğim yok. Bir de haftada bir kez ART’de programımız var. Orada da ben kafamı boşaltıyorum. İleride ne olacağını bilemiyorum ama şu anda yazmamaktan bir rahatsızlık duymuyorum. Bugün yazmak istesem bana kapıları açık bayağı iyi medya kuruluşları var. Kapılar kapalı değil bana.
TURKTIME: Sizi günlük yazılarınızla tekrar aramızda ne zaman göreceğiz?
EMİN ÇÖLAŞAN: Bunu bilemiyorum. Biraz daha geçsin.
TURKTIME: Ciner'le prensipte anlaştınız ama Süzer'in Vatan'ı alması durumunda Vatan'a da geçebileceğiniz söyleniyor. Hangi söylentiye inanmalıyız?
EMİN ÇÖLAŞAN: Benim Süzer’le herangi bir bağlantım yok. Onu hayatımda hiç görmedim. Ama Ciner’le görüştük. Turgay bey tamam dedi. Çok olumlu baktı. Şu an Turgay bey yurtdışında. İşi bağlamak bir tek görüşmede hemen öyle kolay değil. Ama ilke olarak Turgay beyle tamam dedik, anlaştık ama bu işin temelini, altyapısını oluşturmak için biraz daha görüşmek gerekir. Yurtdışından döndükten sonra yine görüşür ve kesin bir karara varırız.
TURKTIME: Siz yıllarca Hürriyet’te çalıştınız ama ayrıldıktan sonra eski patronunuzu yerden yere vurdunuz. Sizce bu tavır sizin bundan sonraki yazacağınız yerde “acaba bir gün bize de aynı şey olur mu?” korkusu yaratıyor mudur patronlarda?
EMİN ÇÖLAŞAN: Onu bilemem. Medya patronları benim için ne der, ne düşünür fikrim yok. Çünkü onların bakışıyla bizim bakışımız genelde uyuşmaz. Turgay Ciner dışında hiçbir patronla yada genel yayın yönetmeniyle de konuşmuşluğum yok.
“HÜRRİYET’TE İŞİNİ SEVEREK YAPAN, GAZETESİ İLE GÖNÜL BAĞI OLAN KİŞİ ÇOK AZDIR!”
TURKTIME: Sizin işinize son verilmesi sürecinde Hürriyet’teki yazarların yeterince destek vermediği söylendi. Siz bu görüşe katılıyor musunuz?
EMİN ÇÖLAŞAN: Destekten neyi kastettiğinize bağlı. Muhabirler ve köşe yazarlarının hemen hemen hepsi çok büyük manevi destek verdiler. Ama birisi bir yazı yazamazdı benim için. Diyelim ki ben Hürriyet’te kalmıştım ve herhangi bir köşe yazarı arkadaşımız kovulmuştu. Ben Hürriyet’te onun için yazı yazabilir miydim? Böyle bir şey mümkün değil. Yazılarıyla destek vermek işin tabiatı gereği olamaz zaten. Onun dışındaki birlikteliğimiz halen devam ediyor. Çünkü ben ne düşünüyorsam Hürriyet’te çalışan bütün arkadaşlarımız gazete için, patronlar için, yönetim için hepsi aynı şeyleri düşünüyorlar. İşini severek yapan, Hürriyet gazetesi ile gönül bağı olan arkadaş sayısı çok azdır. Herkes orada ekmek parası uğruna çalışıyor. Öbür medya kuruluşlarını bilmem ama 22 yıl içinde yaşadığım Hürriyet için çok rahat konuşurum ve bütün arkadaşlarımız derken abartısız söylüyorum. Dolayısıyla manevi destekleri hala arkamda.
TURKTIME: Asla Hürriyet’e dönmem diyebilir misiniz?
EMİN ÇÖLAŞAN: Bu günkü yönetim olduğu sürece tabii ki dönmem. Bu günkü yönetim de bırakıp gidecek değildir günün birinde.
BEKİR COŞKUN ARACILIĞIYLA GELEN MESAJ: SUS, PATRON SENİ MİLLİYET’E ALACAK!
TURKTIME: "Bir daha asla Aydın Doğan'la çalışmam" diyebilir misiniz?
EMİN ÇÖLAŞAN: Ben evet desem bile zaten Aydın Doğan beni almaz. Ama o farklı düşünse bile olmaz, bana yakışmaz. O iş bitmiştir. Ben kovulduktan sonra bana Vuslat Doğan Sabancı ve Ertuğrul’un Bekir Coşkun aracılığıyla mesajları vardır. Aman Emin sussun, hiç konuşmasın 3-4 ay sonra patron onu Milliyet’e alacak. Böyle bir şey var mı? Konuşmayacaksın. Ve kitap yazacağımı falan da bilmiyorlar o zaman. İş küllenecek, unutulacak, beyefendiler seni Milliyet’e alacak.
TURKTIME: Sizi bunca tanıyan insanlar nasıl böyle bir teklifle karşınıza çıkabiliyor?
EMİN ÇÖLAŞAN: Bilmiyorum ki. Ama yapıldı işte. Bekir Coşkun tanığıdır olayın. Bana geldi bu teklif, hem de 3-4 kez. Bekir benim çok yakın dostum. Onun için hep Bekir aracılığıyla geldi, başkası ile değil.
“YERİM, YILMAZ ÖZDİL DEĞİL KİM GELİRSE GELSİN DOLMAYACAK”
TURKTIME: Yılmaz Özdil’in sizin ikameniz olarak alındığı ama beceremediği, o boşluğu doldurmaya Ertuğrul Özkök’ün soyunduğu söyleniyor ve Özkök’e “Ertuğrul Çölaşan” benzetmesi yapılıyor. Sizce Hürriyet boşluğunuz doldurulabildi?
EMİN ÇÖLAŞAN: Benim yerimin doldurulup doldurulmadığına kamuoyu hükmeder. Ama benim kişisel görüşüm, dolmadı. Ben kendime özgü bir yazardım. Basit yazarım. Dolambaçlı laflar kullanmazdım. Gazetenin önünde simit satan biri, sokaktaki şoför yada bir profesör aynı düzeyde benim yazılarımı okuyup algılarlar. En eğitimsiz kişi bile en eğitimli kişi düzeyinde benim yazılarımı anlar. Benim o özelliğim vardı. Sert yazardım, vurucu yazardım, belgeleri konuştururdum, çok güzel sorular sorardım. Dolayısıyla benim yerimin dolduğu kanısında değilim. Benim bir benzerim olduğu kanısında da değilim Türk basınında. Sadece Yılmaz Özdil değil, kim gelirse gelsin dolmayacaktır. Ama esas karar, kamuoyunun vereceği karardır ve kamuoyu da sanırım benim gibi düşünüyor bu konuda.
TURKTIME: Görüyoruz ki artık cep telefonunuz var. Hürriyet’ten ayrılmak sizi teknolojiye mi yaklaştırdı?
EMİN ÇÖLAŞAN: Eskiden gazeteden bana ulaşabiliyorlardı. Ama şimdi gazetede olmayınca mecburiyetten cep telefonu aldım. Cep telefonu kullanıyorum ama hiçbir şeyini bilmiyorum. Mesaj göndermeyi yada gelen mesajlara bakmayı bile. Bir tek açmayı biliyorum. İnternete girmeyi biliyorum. Dosya açıp yazı yazmayı biliyorum ama itiraf edeyim google bilmiyorum. Gerektiği zaman başkaları benim için istediğim şeyi çıkartıp getiriyorlar. Belki biraz teknoloji özürlüyüm.
“BİRAND, DOLANDIRICILIKTAN HÜKÜMLÜ AMA HAS ADAMLARI!”
TURKTIME: Özkök size veda ettiği yazısında insanlara lakap takmanıza gönderme yaptı ve bunun rahatsızlığını dile getirdi. Ama “Bidon kafa, göbeğini kaşıyan adam” gibi tepki çeken lakaplar sizden sonra Özkök’ün başında olduğu Hürriyet’te yazıldı. Bu paradoksu nasıl değerlendiriyorsunuz?
EMİN ÇÖLAŞAN: Ertuğrul bana çok rica etmişti liboş yazma diye. Ben Mehmet Barlas için “liboş” yazardım, bunlar kendi üzerlerine alırdı. Başka lakap taktığımı hatırlamıyorum. Mesela Mehmet Ali Birand için dolandırıcı yazma. Neden? Çünkü Birand sağ kolları, kendi has adamları. Devleti dolandırmaktan hüküm giymiş. Ben ne yapayım şimdi? Ama yıllardır ben olay çıkmasın diye o sözcükleri yazılarımda hiç kullanmadım. Onun için onlar hep Ertuğrul’un ürettiği bahanelerdir. Bir de hakkımda çok sayıda dava açılmış dediler. Bütün televizyonlar ve gazeteleri dahil olmak üzere şu ana kadar Doğan Grubu’na 3 bin dolaylarında dava açılmış. Ama benim hakkımda açılmış belki 5 dava vardır. Ki onların çoğundan da aklanmışımdır. Dolayısıyla hep mazeret üretme peşine düştüler ve hepsinde de yanıldılar. Örneğin bizim muhabir arkadaşlarımıza, adliyeye yada yüksek yargıya bakan arkadaşlarımız aleyhine açılan bir sürü dava var. O çocukların bunalıma girdiğini görürdüm Hürriyet’te. Önüne gelen dava açar Türkiye’de. Bakın beni yazdılar ben de dava açtım, başka ne yapabilirim diyebilmek için. Mesela Aydın Doğan da benim kitabımı dava etti.
TURKTIME: O da aynı psikolojiden mi kaynaklanıyor?
EMİN ÇÖLAŞAN: Tahmin ediyorum ki öyle. Dava dilekçesini ben okudum. Bir şey çıkmaz ondan.
TURKTIME: Kitabı yazarken dava açılabileceğini öngörmüş müydünüz?
EMİN ÇÖLAŞAN: Her yazıyı yazarken dava açılabileceğini öngörmüyorum tabii. Bunların ağzından o sakızı almak için son derece dikkatli yazarım yazılarımı.
TURKTIME: Aydın Doğan o kitapta yazılanların yüzde 20’sine dava açacak sanırım. Çünkü kitapta yazılanların yüzde 80’i doğru demişti…
EMİN ÇÖLAŞAN: Evet… Kanaltürk’e bizim programımıza bağlandı ve kitapta yazılan yazıların yüzde 80’i doğrudur dedi. Yüzde 20’si de 50 milyar tutuyormuş.
“İKİ AYDIN DOĞAN VAR… BİRİNCİSİNİ SEVERİM”
TURKTIME: Aydın Doğan’ın ilişkilerini hem kitabınızda yazdınız, hem çeşitli röportajlarda anlattınız. Hep eleştirdiniz. Peki yıllardır Hürriyet’in en çok okunan yazarı olarak Aydın Doğan’a güç verdiğinizi düşünüp eğer ortada bir günah varsa “ben de bu günahın ortağıyım” diye hiç kendinizi eleştirdiniz mi?
EMİN ÇÖLAŞAN: İki Aydın Doğan vardır benim gözümde. Bir tanesi Ak Parti’den önceki Aydın Doğan’dır; mütevazi, duygusal, mert, yürekli Aydın Doğan. İkinci Aydın Doğan ise çok farklı Aydın Doğan. Benim eleştirdiğim önceki Aydın Doğan değil. Önceki halini çok severim. Bana da geçmişte hem maddi hem manevi çok önemli katkıları olmuştur. Ama Ak Parti dönemindeki Aydın Doğan çok büyümüştü ve ürkmüştü. Benim eleştirdiğim Aydın Doğan o, ikincisi.
TURKTIME: İnsan bariz bir hata yaptığı zaman ürkmez mi?
EMİN ÇÖLAŞAN: Burada tam olarak öyle değil. Senin hatan olmasa bile belli ortamlarda korkarsın. Gece saat 3’te Beyoğlu’nun arka sokaklarında gezemeyiz. Tinercisi, gaspçısı vardır ve korkarsın. Burada senin bir hatan var mı? Yok. Ortama da bağlı bu. Aydın Doğan da ortamı biliyor. Tek parti iktidarı, çok büyüdü. Yüzlerce işe el atmış ve karşında senin tek parti iktidarı var. İster istemez irkilirsin.
TURKTIME: Ali Atıf Bir Aydın Doğan ile ilgili ifşaatlarınızı Hürriyet’ten ayrıldıktan sonra yapmanızı “Elime sevgilimin porno kasedini geçirmişim. Birlikte olduğun sürece kasedi elimde tutuyorum. Ama sevgilim beni terk edince kasedi intikam duygusuyla “youtube” a koyuyorum. Hakkımda ne düşünürsünüz?” benzetmesiyle eleştirdi. Sizce bu benzetme sizin durumunuza ne kadar uyuyor?
EMİN ÇÖLAŞAN: Hiç ilgisi yok. Bunu kıyaslamak bile abestir. Ben bu kitabı Türk medya tarihine bir ışık tutmak için yazdım. Ama tekrar söylüyorum; kovulmasam yazamazdım. Ben açık yürekli adamım. Hatalarımı da söylerim. Ali Atıf Bir’in örneği yanlış. Biz bir şeyler yazacağız ki bu iş bir düzene girsin, rayına otursun. Orada özel yaşama giren şeylere hiç girmedim. Girecek olsaydım çok şey yazardım. Ama onları ne yazarım ne de başka yerde konuşurum. Ama yazdıklarım Türkiye’yi ilgilendiren şeylerdir.
“ÖZKÖK PATRONU ÖV DERDİ AMA YALAKA DAMGASI YEMEMEK İÇİN ÖVMEZDİM!!!”
TURKTIME: Ak Parti sonrası Aydın Doğan’ı eleştiriyorum dediniz ama zaman zaman satır aralarında Ak Parti’den önce de eleştiriyordunuz değil mi?
EMİN ÇÖLAŞAN: Aydın Doğan’ı eleştirdiğimi hiç sanmıyorum çünkü öyle bir neden yoktu. Ama medyanın geneli ile ilgili mütareke basını yazardım ve Aydın Doğan ona kızardı. Aydın Doğan’ı değil Ak Parti öncesinde, sonrasında da eleştiren bir yazı yazmadım. Ama öven bir yazı da yazmadım. Mesela Ertuğrul benden “Patronu öven yazı yaz” derdi. Övmemi isterdi. Ama onu da yazmazdım. Yazmam anlamsız olurdu, yalakaya, yağcıya çıkardı.
TURKTIME: Sadece isminiz yalaka yazara çıkar diye mi yoksa patron o övgüyü hak etmiyordu da onun için mi?
EMİN ÇÖLAŞAN: İkisi de geçerlidir… Hem yağcı, yalaka damgası yememek için hem de içimden öyle bir şey gelmiyordu. Bana Ertuğrul baskı yapacak, patronu öv diyecek, ki ben bu baskıyı sık sık yaşadım, o yazıyı yazmam ben. Bu, kişilik meselesi.
TURKTIME: Siz Aydın Doğan’la birlikte zaman zaman bir araya gelip tavla oynuyordunuz. O zamanlarda hiç şunu yaz, bunu yazma gibi imalarda bulunuyor muydu?
EMİN ÇÖLAŞAN: Ak Parti gelene kadar asla, hiç olmadı.
“TÜRBAN’IN KAYMAĞINI AK PARTİ YER MHP DE NASİHAT ALIR””
TURKTIME: Ak Parti iktidarının kayda değer olumlu icraatları var mı sizin nazarınızda? Yoksa her şeyde mi yanlışlar?
EMİN ÇÖLAŞAN: Tabii olumlu yanları da var. Paradan 6 sıfır atmak kayda değer bir olaydır. Ama Türkiye’nin başına 15 yaşında bir lise öğrencisini başbakan yapın. O çocuk bile 90 yanlış yapsa 10’u doğru olur. Bunların da olumlu yaptığı işler var ama olumsuzlara baktığınız zaman çok daha fazladır. Olumlu işlerini yazan bin kişi var medyada. Bir sürü taraftarları, yağcısı, yalakası var. Müsaade etsinler de biz de kötü işlerini yazalım. Ama ona bile tahammülleri yok.
TURKTIME: Türban olayında deniyor ki Ak Parti maça 5-0 önde başlıyor. Bunu çözüp o kozu ellerinden alalım durum eşitlensin ve siyaset normalleşsin. Bu görüş ne kadar doğru?
EMİN ÇÖLAŞAN: Bu, MHP’nin görüşü. Bu gerçekleşse bile sen ancak bir gol atabilirsin ve maç 5-1 olabilir ancak. O 5 gol orada durur. Yada bir 5 gol daha atarlar. Onun için bu iş özgürlük işi falan değil. O bir üniformadır artık, siyasi simgedir. Bunu Erdoğan da söyledi. Dolayısıyla bu konuda Türk toplumunun Cumhuriyet ilkelerinden, laiklikten ödün vermemesi gerekir. Bir kere verdiğin zaman arkası gelir. MHP’ye de yutturdular bu olayı. MHP en büyük yarayı aldı.
TURKTIME: Ak Parti’nin kamuoyunda “devlete sorunu var” imajı vardı ama MHP’nin geleneğinden gelen devletle sorunu olmayan parti görüntüsü var. MHP’nin desteği bu anlamda Ak Parti’yi nötrleştirmiyor mu?
EMİN ÇÖLAŞAN: Herkes istediği gibi bunu algılar. Ama MHP burada oyuna geldi. MHP şunun hesabını yaptı; biz bu işe evet dersek türbanlı kesimden bize de oy gelir. Oysa hiç ilgisi yok. Eğer bu iş gerçekleşirse bunun kaymağını Ak Parti yer, MHP’ye nasihat almak düşer. Bir de Türkiye’de Cumhuriyet rejiminin ilkeleri vardır. Özgürlük diyorlar. Sen üniversitede sıkmabaşı özgür kılacaksın. Peki kamu kuruluşunda çalışan kadının suçu ne? O özgürlük isterse aynı özgürlüğü ona neden vermeyeceksin? Demek ki sıkmabaşta bir sakınca var. Onu en başta kabul ediyorlar. Peki neden lisede yada ilkokulda değil? Sorun olduğunu kendileri de biliyorlar. Bunlar adım adım böyle başlar. Bugün üniversite, yarın kamu çalışanları diye gider. İran’da böyle başladı. Bizim dönek solcularda olduğu gibi orada da bütün solcular hepsi Şah’a karşı “Biz bu herifi götürelim de gerisi Allah kerim” diye birleştiler. Sonra Humeyni geldi bunları tıkadı.
“SON KİTABIMDAN 140 MİLYAR KAZANDIM”
TURKTIME: Çok zenginmişsiniz, 9 milyon dolarınız varmış, Turktime’a ortak olur musunuz?
EMİN ÇÖLAŞAN: Turktime bana kapılarını açıyorsa 29 milyon dolarım var, ortak olurum. Ama siz beni bu durumda ortak almazsınız. Bakın, şaka bir yana, orada da bir tezgah var; Emin Çölaşan’ın bankada 9 milyon doları var dediler, biz de dava açtık. Bunu yazanlar yargılandılar bankacılar ve hukukçular tarafından bilir kişi heyeti kuruldu ve onlar bütün hesaplarıma girdiler, raporlarını düzenlediler ve mahkemeye böyle bir şey yoktur, Emin Çölaşan’a atılan iftiradır dediler. Ve bunu yazanlar 11 ay hapis cezası aldılar. Sonra da o cezayı mahkeme para cezasına çevirdi. Ve ben o iftiradan aklandım. Ama şu var; benim 9 milyon dolarım da olabilirdi. Diyelim ki Aydın Doğan bana zamanında şakır şakır paraları verdi, kitaplarımdan da çok büyük para kazandım. Önemli olan o paranın sana nereden geldiği. Maliye Bakanlığı’na ben kendim başvurdum. Beni her yönümle araştırın, bütün banka hesaplarıma girin dedim. Maliye bakanlığı hesap uzmanları kurulu başkanı imzasıyla bana “incelenmenize gerek görülmemiştir” diye yazı geldi. Başka ne yapabilirim ki?
TURKTIME: Son kitabınızdan ne kadar para kazandınız?
EMİN ÇÖLAŞAN: Yaklaşık olarak 140 milyar kazandım. Daha hepsini almadım. Taksit taksit veriyorlar. 74 baskı yapıldı.
KISA KISA
TURKTIME: ABDULLAH GÜL?
EMİN ÇÖLAŞAN: MHP Sayesinde Cumhurbaşkanı olmuş biri.
TURKTIME: AHMET NECDET SEZER?
EMİN ÇÖLAŞAN: Saygın bir insan.
TURKTIME: TAYYİP ERDOĞAN?
EMİN ÇÖLAŞAN: Hiç sevmediğim biri.
TURKTIME: DENİZ BAYKAL?
EMİN ÇÖLAŞAN: İyi niyetli ama partisini yeterince büyütemeyen bir genel başkan.
TURKTIME: DEVLET BAHÇELİ?
EMİN ÇÖLAŞAN: Son olayda çok yıprandı.
TURKTIME: ERKAN MUMCU?
EMİN ÇÖLAŞAN: Beceriksiz.
TURKTIME: MEHMET AĞAR?
EMİN ÇÖLAŞAN: Beceriksiz.
TURKTIME: MUHSİN YAZICIOĞLU?
EMİN ÇÖLAŞAN: İslamcı tarafı ağır basan bir ülkücü.
TURKTIME: MELİH GÖKÇEK?
EMİN ÇÖLAŞAN: Hiç sevmediğim biri.
TURKTIME: AK PARTİ?
EMİN ÇÖLAŞAN: Türkiye’yi hızla doğuya götüren bire tren.
TURKTIME: CHP?
EMİN ÇÖLAŞAN: Muhalefet görevini yerine getiremeyen bir parti.
TURKTIME: MHP?
EMİN ÇÖLAŞAN: Aynı CHP gibi.
TURKTIME: DTP?
EMİN ÇÖLAŞAN: Türkiye’ye büyük zararlar veren bir parti.
TURKTIME: DP?
EMİN ÇÖLAŞAN: Ölünün arkasından konuşulmaz.
TURKTIME: TÜRBAN?
EMİN ÇÖLAŞAN: Türkiye’yi çağın dışına çıkaran unsur.
TURKTIME: AYDIN DOĞAN?
EMİN ÇÖLAŞAN: Yıllarca birlikte çalıştığımız patronum.
TURKTIME: ERTUĞRUL ÖZKÖK?
EMİN ÇÖLAŞAN: Yıllarca iyi kötü günleri birlikte yaşadığımız arkadaş.
TURKTIME: BEKİR COŞKUN?
EMİN ÇÖLAŞAN: En yakın dostlarımdan biri.
TURKTIME: MEHMET BARLAS?
EMİN ÇÖLAŞAN: Dönek.
TURKTIME: FEHMİ KORU?
EMİN ÇÖLAŞAN: İslamcıların en güçlü kalemi.
TURKTIME: ENGİN ARDIÇ?
EMİN ÇÖLAŞAN: Bu doğrultudaki yazılarını hiç beklemediğim aydınlık, çağdaş bir kafa.
TURKTIME: AHMET HAKAN?
EMİN ÇÖLAŞAN: Nerede olduğunu hala anlayamadığım bir arkadaşımız.
TURKTIME: TUNCAY ÖZKAN?
EMİN ÇÖLAŞAN: Türkiye’ye büyük hizmet yapıyor.
TURKTIME: ÖZGÜR MEDYA?
EMİN ÇÖLAŞAN: Bugün hiç olmayan kavram.
TURKTIME: SANSÜR?
EMİN ÇÖLAŞAN: Medyada çok olan bir olgu.
TURKTIME: MİNİK KUŞ?
EMİN ÇÖLAŞAN: Emekli oldu.
TURKTIME: ERGENEKON?
EMİN ÇÖLAŞAN: Varsa cezalarını bulsunlar.
RÖPORTAJ: TALAT ATİLLA & ERSİN TOKGÖZ/TURKTİME
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |
|
|||||
|
|
|||||
|
|
|||||
|
|
|||||
|
|
|||||
|
|
|||||
|
|
|||||
|
|
|||||
|
|
|||||
|
|
|||||
|
Bunlar da ilginizi çekebilir...