Tam da kıyak emeklilik yasası gerekçesiyle vekillerin paragözlüğünün çokça konuşulduğu bir dönemde. O tartışma bitmişti ki bu kez tüm vekilleri kapsamayan ama yine vekil+para özelinde şekillenen bir tartışma başladı.
AKP’nin eski futbolcu vekili Hakan Şükür Maraton isimli spor programında yorumculuk yapmak üzere anlaşmıştı. Haliyle etik tartışmalar aldı başını yürüdü.
Bir vekil hem Meclis’ten para alıp hem de maaşlı başka bir iş nasıl yapardı? Siyasi bir aidiyeti bulunan ve taraf olan bir figür televizyonda nasıl objektif yorumculuk yardı?
Bunun gibi sorular uzayıp gidiyor ve tartışmaların odağındaki isim olan Şükür “Ben bilmem efendim bilir” tavrına bürünüp sessizliğe gömülüyordu. Ama sonunda konuştu ve “bu işi hobi olarak yapıyorum” deyip işin içinden sıyrılmaya çalıştı.
Ancak kısa sürede ortaya çıktı ki hobim dediği yorumculuktan aylık 150 bin gibi astronomik bir rakamı cebine atacaktı. Haliyle o tartışma tekrar alev aldı.
Ne kadar tartışılırsa tartışılsın, kim ne derse desin Şükür takmadı ve yorumculuğa başladı. Ve ilk programı aynı minvalde başka bir tartışmayı da gündeme getirdi ve “pes artık” dedirtti.
Fatih Altaylı’nın gündeme taşıdığı ayrıntıya göre Şükür kıyafetlerini de sponsora yüklemişti.
Bunun üzerine de söylenecek her şey söylendi, neredeyse uzlaşma halinde Şükür’e tepki gösterildi, kendi partisinden isimler bile “pek de hoş olmadığını” söyledi ve…
Peki, ne oldu? Hiçbir şey.
Şükür sadece vicdanlarda kaybetti.