Duayen gazeteci Rahmi Turan yeni çıkaracağı gazete ve yayın yönetmenlerinin internet yasağı konusundaki görüşlerini Turktime’dan Talat Atilla ve Ersin Tokgöz'e açıkladı.
Medya kulisleri yaklaşık bir yıl önce fısıltı halinde yayılan haberle hareketlenmişti. Türk basının duayen yayın yönetmeni Rahmi Turan yeni bir gazete çıkaracaktı çünkü. Bir gazetenin Rahmi Turan imzasını taşıyacak olması heyecan için yeterliydi. Ve o kulis yaz aylarında yaptığımız röportajla ete kemiğe bürünmüş hatta Rahmi Turan çıkaracağı gazetenin tarihini bile vermişti. Ancak o tarih geçmesine rağmen gazete çıkmadı. Peki, ne oldu? Neden ertelendi? Gazete çıkacak mı? Yeni tarih ne? Bunların hepsini ve daha fazlasını Rahmi Turan’ın Turktime’ı ziyaretinde konuştuk. Buyurun…
Çıkaracağınız yeni gazetenin çıkış tarihi daha önce söylediğiniz tarihten ertelendi. Şimdi netleşmiş bir tarih var mı, yoksa bu tarih tekrar akamete uğrayabilir mi?
RAHMİ TURAN: Netleşmiş bir tarih yok. Aralık ayı içinde Adana matbaasının kuruluşu tamamlanacak. Diğer yerlerde bir sorun yok. İstanbul, Ankara, İzmir matbaaları bitmiş vaziyette zaten. Adana’da da bina hazırlandı, makine yola çıktı, onların montajı 1-1,5 ay sürer. Tahminime göre Aralık ayı sonuna doğru her iş biter biz de Ocak ayının ikinci yarısında kolları sıvayıp, hazırlıklara başlarız. Nisan başında yayına başlarız diye düşünüyorum. Ama bunlar kesinleşmiş tarihler değil tabii.
Aldığımız bilgilere göre telefonlarınız susmuyormuş. İşsiz olan ya da bulunduğu yerden memnun olmayan gazeteciler sizinle temasa geçiyorlarmış. Ne diyorsunuz onlara? Arayanlar kimler?
RAHMİ TURAN: Evet çok talep var. Gazete veya gazeteci adı söylemek doğru olmaz ama tabiri caizse tepeden tırnağa, yazarından, karikatüristine hatta bulmaca sayfalarını hazırlayanlara kadar arayanlar var.
YENİ GAZETENİN KADRO ÇALIŞMALARINA OCAK AYINDA BAŞLIYORUZ!
Peki, ne diyorsunuz onlara?
RAHMİ TURAN: Zamanı gelmedi daha, şu anda konuşacak herhangi bir durum yok. Ancak kadro çalışmalarına başladığımız vakit bunları değerlendireceğiz. O da ancak Ocak ayının ikinci yarısında olacak çünkü önce yerimizin belli olması lazım. Matbaaların hepsi tamam ama yazı işleri merkezinin nerede olacağı henüz tam olarak belli değil. Sanıyorum Maslak civarında bir yerde olacak ama hangi bina olduğu henüz belli değil, öncelikle binayı kiralamamız gerekiyor.
Gazetenin fiyatı ne kadar olacak?
RAHMİ TURAN: Fiyatı belli değil. Bu günden o fiyatı söylemek mümkün değil ama o günün şartlarına, kâğıt fiyatlarına göre belirlenir.
SIRTIMIZI HİÇBİR YERE DAYAMIYORUZ… GAZETE TAMAMEN BAĞIMSIZ OLACAK!
Geçmişte yayın politikanızla ilgili konuşmuştuk. Bize gazetenizde yer alacak ünlü gazetecilerden bir tane isim verebilir misiniz?
RAHMİ TURAN: Elbette bazı arkadaşlarla temas halindeyiz. Onlar halen bir yerlerde çalışıyorlar, çalıştıkları yerlerle araları açılabilir o yüzden isim vermek doğru olmaz ama herkesin takdir edeceği çok iyi isimler var. Bu görüştüğümüz insanlarla da şimdilik sadece dostluk çerçevesi içinde görüşüyoruz, henüz bir anlaşma söz konusu değil. Biz Bab-ı Ali’nin eskisi olduğumuz için o çevreyi tanırız, dostlarımız da var, iyi bir kadro kurulabilir. Tabii iyi bir kadro kurulurken maliyet de çok önemli, çünkü iyinin de iyisi var mutlaka. Bütçemizin elverdiği ölçüde iyi isimler olmasına gayret edeceğiz elbette ama sınırsız bir bütçemiz de yok. Çünkü herhangi bir holdinge, herhangi bir iş adamına, herhangi bir devlet kurumuna sırtımızı dayadığımız yok. Tamamen bağımsız, kendi başımıza hiç kimseden destek almadan yapacağız bu işi. Zaten gerçek anlamda bir gazete çıkması için de bağımsız olması gerekir, onun için kendi yağımızda kavrulacağız.
TAVIR… SON… İSTİKLAL… AMA GAZETENİN İSMİ HENÜZ NETLEŞMEDİ!
İsim netleşti mi? Ya da en azından alternatif isimler belirlendi mi?
RAHMİ TURAN: İsim henüz netleşmedi. 70- 80 isim üzerinde tek tek konuşarak bunu 16’ya indirdik ama herhangi bir fikir birliği yok. 5-6 kişi toplanıp konuştuğumuzda bir isim üzerinde ittifak kuramıyoruz. Bazı özel görüşmelerimiz sürüyor.
Bu 80 isim içerisinde neler var?
RAHMİ TURAN: Mesela ‘Tavır’ diye bir isim üzerinde duruldu fakat benim çok hoşuma gitmedi. Farklı farklı isim önerileri oldu ama şu an bir ittifak olmadı, hala bir arayış içerisindeyiz. Bir de çok güzel isimler var ama onlar da daha önceden alınmış. Şimdi onların sahipleri ile oturup pazarlığa kalkışsak bize devredin diye çok büyük rakamlardan söz açacaklar biliyorum. İstiklal diye bir gazete var mesela, halen yayın yapıyor. ‘İstiklal’ daha sempatik bir isim ama o da –resmi ilan gazetesi diyoruz biz onlara- piyasaya dağıtılmıyor. Şimdi onlardan bir teklif geldi biz gazeteyi size devredelim diye ama konuşmadık henüz daha. ’İstiklal’ ismini sahibi olmasa düşünürdük ama anlaşmamız gerecek, eğer çok yüksekten uçmayıp, makul bir rakam verirlerse memnuniyetle olur. Yalnız idari görevi olan arkadaşlarımızdan biri görüşmüş çok yüksek rakamlar istiyorlarmış, o yüzden de görüşmedik zaten. Hem kendileri teklif edip hem de abuk sabuk rakamlar teklif ediyorlar. Bir insan malını satmak istiyorsa makul fiyatlar vermeli, arz bizden gelse haklı olabilirler. O yüzden pek anlaşma olacağını sanmıyorum. Bir de ‘Son’ diye bir isim önerildi ama onu da çok beğenmedim. Şu an için anlaştığımız bir isim yok kısacası ama bulacağız elbette.
MEDYANIN DURUMU DAHA KÖTÜYE GİDİYOR!
Sizinle son yaptığımız söyleşide yandaşlık konusunda basının durumundan çok umutsuz konuşmuştunuz. O günden bu güne değişen olumlu ya da olumsuz bir durum var mı?
RAHMİ TURAN: Şimdi daha kötü. Giderek olumsuza doğru gidiyor. O zaman bir oran vermiştim; yüzde 90 demiştim, hatta yüzde 90’ı ben yuvarlak hesap söylemiştim tam olarak hesaplarsak yüzde 92 civarında oluyor. Şu anda medya dünyasının sadece yüzde 8’i bağımsız. Tabii bunu söylerken sadece gazete ve televizyonlardan, kâğıda basılı medyadan bahsediyorum, sanal dünya ilgili bir bilgim yok.
GAZETELERİN YAYINLADIĞI DEKLARASYONA İMZA ATMAM… BUNU AYIP SAYARIM!
Kısa bir süre önce 20 genel yayın yönetmeni bir araya geldi ve bir deklarasyon yayınladı; internet siteleri bizim haberlerimizden alıntı dahi yapamazlar diye. Siz duayen bir genel yayın yönetmeni olarak şu an gazeteniz olsaydı bu deklarasyona imza atar mıydınız?
Ben böyle bir deklarasyona katılmazdım. Katılmayı da ayıp sayarım. Böyle bir şeyi yakıştıramadım. Zaten hakları da değil. Ancak bu sanal medya dediğimiz internet medyası işine yasal bir düzenleme getirilmesi şart. Bu haberleri yaratanların, haberi yazıp altına imzasını atanların elbette hakları var, onların hakları nasıl korunur? Bunun yasa ile düzenlenmesi lazım. Bunu parasal açıdan söylemiyorum, en azından manevi açıdan. Yazıların tamamı alınmaz ama bir bölümü alınarak alıntı yapılıp meraklısı da buradan okusun denilebilir. Zaten benim bildiğim mevcut yasada da iktibas diye bir hak var. Yayınlanan haberleri herhangi bir haber organı iktibas edebilir. X gazetesinin yayınladığı haberin aynısını ertesi gün kendi gazetesinde yayınlama hakkına sahipler. Bu gazetecilikte pek yapılmıyor çünkü yayınlanan bir haber zaten herkes tarafından öğrenilmiş oluyor, bu durumda gazete prestij kaybedebiliyor ama buna yasal olarak hakları var. Ancak bazı özel haberlerde iktibas edilemez, her hakkı saklıdır gibi notlar düşülebilir. Böyle durumlarda da etik olarak bu haberleri almamak gerekiyor. Onun dışında herkes, her haberi alabilir. Biri bir haberi yaptı diye haber onun malı olmaz.
HABER ALINTILAMAYA YASAL DÜZENLEME ŞART!
Şu da var tabii… Özel haberi ya da kendi sinerjisiyle yaptığı haberi yayınlayan yayın organlarının haberini olduğu gibi almak, kaynak göstermemek de ahlaklı bir duruş değil.
Tabi, haklısınız. Mesela siz şu an benimle röportaj yapıyorsunuz, konuşuyoruz karşılıklı. Burada sizin bir emeğiniz olacak, yayınlayacaksınız, uğraşacaksınız başkası alıp aynısını koyacak. Bu olmaz. Ama standart bir haber; mesela bir bakanın adı bir skandala karışmış ve bu ortaya çıkmış. Böyle bir şey ortaya çıkmışsa bu herkesin haberidir, kamunun malıdır, bütün gazeteler, televizyonlar, internet siteleri alabilir. Bu benim haberim, bunu alamazsınız demek kadar abes bir şey olamaz. Onun için buna yasal bir düzenleme getirmek en doğru yol olacaktır.
Siz Türk medyasının yakın geçmişini bizzat yaşadınız, içinde aktör olarak yer aldınız. Geriye dönüp baktığınızda gazete genel yayın yönetmenlerinin bir araya gelip herhangi bir konuya hep beraber tavır aldıklarını hatırlıyor musunuz?
RAHMİ TURAN: Hayır. Böyle bir şey ilk defa oluyor.
O DEKLARASYON BAŞARISIZLIĞIN YARATTIĞI KOMPLEKSTEN!
Neye bağlıyorsunuz bunu?
RAHMİ TURAN: Başarsızlığın yarattığı komplekse bağlıyorum ben bunu. Gazeteler bir süredir kan kaybı gibi tiraj kaybediyor. Sözcü Gazetesi hariç her gazetede bu kan kaybı var. Sözcü’yü bir kenara ayırırsak, tiraj kaybeden bütün gazete yöneticilerinin patronlarına karşı bir mazeret bulmaları gerekiyor. Biz aslında iyi iş yapıyoruz ama bu internet medyası haberlerimiz alarak bizi mahvediyor şeklinde bir komplekse kapılmışlar. Hâlbuki iyi bir gazete çıkarsalar böyle bir şey söz konusu olamaz. Mesela Sözcü çok başarılı bir örnek burada; kendi siteleri var, haberleri de alıntı yapılıyor ama sürekli tiraj kazanıyor. Üstelik Sözcü Gazetesi 50 kuruşa satılıyor, diğer gazeteler ne kadarsa Sözcü de o kadar. Ucuz da ondan çok satıyor gibi bir bahane de yok, diğer gazetelere göre sayfa sayısı daha az, eki yok, promosyonu yok ama tirajı artıyor. Bunu düşünüp örnek almaları lazım. Öte yanda bazı gazeteler 80 sayfa çıkıyor, emin olun tartsanız kağıtları bir kilo gelir. Sözcü Gazetesi’nin ağırlığı 90-100 gram. Siz düşünün; aynı fiyata, bir taraf 1 kilo veriyor, diğer taraf 100 gram ama 1 kilo veren tiraj kaybediyor. Ben vaktim olmadığı için internet medyasını çok fazla takip edemiyorum sadece Turktime’ı düzenli takip ediyorum. Ama bu deklarasyondan sonra merak edip açtım birkaç siteye. Örneğin Gazeteciler.com, Postmedya.com ve Medyatava.com sitelerine baktım; yazıları alıyorlar ama kısa bir bölüm alıp devamı için link veriyorlar. Zaten deklarasyondan sonra da gazete tirajlarında bir değişiklik olmadı düşüş devam ediyor. O zaman burada hastalık başka yerde. Farklı bir teşhis koymak lazım. Teşhis yanlış olursa tedavi mümkün olmaz. Eğer halkımızın, vatandaşımızın, okurumuzun ilgi duyduğu, istediği gazeteyi hazırlamış olsalar zaten tiraj alırlar, en azından kaybetmezler. Tiraj almak kadar muhafaza etmek de önemli çünkü. Şu an yavaş yavaş kan kaybediyorlar ancak bir gün bu kayıp hızlanır ve takviye yapılmazsa hasta kaybedilir. Zaten gazetelerin birçoğu normal tirajlarının çok üstünde gösteriyorlar. Satışlarını neredeyse yüzde 30, yüzde 40 hatta bazıları yüzde 50 fazla gösteriyor. Bunu bizzat orada çalışan görevli insanlardan öğrendik. Bu şişirme tirajlarla insanlar kandırılıp ilana ve reklama yönlendirilmek isteniyor.