28 Şubat 2008
Önemli bir geçmişin mirasını taşıyan Tercüman bugün atak gazeteciliği ile sık sık gündeme otursa da Tercüman’ın başındaki ismi, Genel Yayın Yönetmeni Ufuk Büyükçelebi’yi sadece ismen tanıyoruz. Çünkü o, her ne kadar bu büyük markayı yönetiyor olsa da diğer genel yayın yönetmenleri gibi ne köşe yazıyor ne de ekran ekran gezip kendini anlatıyor. Kendi ifadesiyle, sadece işini yapıp gazetesini yönetiyor. Belki Büyükçelebi ortalıkta görünmeyi sevmiyor, ekranlarda arz-ı endam etmiyor ama tirajının hayli üstündeki etkisiyle Tercüman haberleri hep gündemde. Her gazete, genel yayın yönetmeninin ruhunu yansıtır dense de aslında Büyükçelebi’nin keskin uçlarına bakınca Tercüman’ın sert manşetlerinin sadece o ruhun küçük bir yansıması olduğunu söyleyebiliriz. Sanırım meramımızı Büyükçelebi’nin “Şahsi bir etkiyle yayın yapsam, sanırım beni hapse atarlar” sözü yeterince özetliyor. Eğer özet yetmez diyorsanız, ki haklısınız, o zaman şimdiye kadar hiçbir yere konuşmayan Büyükçelebi’nin ilk kez Turktime’a yaptığı deprem etkisindeki açıklamalara buyurun...
TURKTIME: Önemli bir mirasın temsilcisi olan Tercüman şu an hangi misyonu temsil ediyor? Eski Tercüman’dan hangi yönleriyle farklılaşıyor?
UFUK BÜYÜKÇELEBİ: Eski Tercüman neyse, şu andaki Tercüman da odur. Bazı değişiklikler oldu ama Türkiye’nin de yapısı değişti. Şimdi bundan 30 yıl önceki Tercüman’ı yapmaya kalkarsanız büyük bir aptallık olur. 30 yıl önceki gençlikle yada 30 yıl önceki yaşayan insanlarla şu andaki insanlar aynı mı? Genç bir nüfusa sahibiz. Ama genel çizgilerine bakıldığında şu andaki Tercüman’la 40 yıl önceki Tercüman’ın pek farkı yok. Ben 1980 yıllarında daha önceki Tercüman’da da çalıştım. Kemal Ilıcak dünyanın en tatlı, en dürüst, en merhametli gazetecisiydi. 30 yıl önceki Tercüman askerine, polisine, devletine, ülke menfaatine sahip çıkan bir gazeteydi. Merkez sağın, muhafazakar kesimin gazetesiydi. Şu anda ne fark var? Şu an benim gazetemde kadın kıçı, başı yok. Magazinim seviyeli. Eskisi gibi Türk halkına, Türk Silahlı Kuvvetleri’ne, devletin bütün değerlerine sahibiz. Yine eskisi gibi o anki iktidarın doğru yaptıklarının yanında, yanlış yaptıklarının karşısındayız. Eğer hangi zihniyet Tercüman oydu ama şimdi bu oldu diyorsa onu aptallıklarına, acemilikleri ve cahilliklerine veriyorum. Ama birisi kalkıp da aynısıyla ben eski Tercüman’ı yapacağım derse, herhalde mezardakilere yapar.
TURKTIME: Eski Tercüman’ı muhafazakar ve milliyetçi olarak tanımladınız ama sanki artık muhafazakarlık, milliyetçi duruşun yanında çok silik duruyor. Böyle bir denge değişimi var mı sizce?
UFUK BÜYÜKÇELEBİ: Yine öyle. Biz Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak gayet tabii ki milliyetçisiyiz. Muhafazakarlığın temelinde milliyetçilik var. Milliyetçilik olmasa muhafazakarlık olmaz ki. Dinine, vatanına, ülkülerine sahip çıkmaktır milliyetçilik. Bir ülkede milliyetçilik duygusu yaşanmazsa neyin muhafazakarlığını yapacaksınız? PKK’nın mı? PKK’nın muhafazakarlığını yapan etrafta topal gezenler var! Ben ekranlara çıkıp da bu ülkeyi nasıl parçalayalım, iktidarın açığını nasıl bulayım da yıpratayım, nasıl kendime çevireyim diyen bir gazeteci değilim. Sadece kendi menfaatlerine çalışan böyle medya kuruluşları ve gazeteciler var Türkiye’de.
TURKTIME: Kim bunlar?
UFUK BÜYÜKÇELEBİ: Hepsi malum zaten. Türkiye’de kaç tane grup var? Bakarsınız; ülkesine sahip çıkan, milliyetçi, sağduyulu kimler, olmayanları da görürsünüz.
BİZ KIÇI BAŞI OYNAYAN BİR GRUP DEĞİLİZ!
TURKTIME: Ama bu milliyetçiliği biraz sert yapmıyor musunuz? Neden bu sertlik?
UFUK BÜYÜKÇELEBİ: Hiçbir ülkenin milliyetçi zihniyete sahip olmadan yaşaması mümkün değil. Milliyetçilik, ülkelerin temelidir. Bugün İspanya’da ETA örgütü liderine kısmi af yapılacak oldu, bu adam evlatlarımızı öldürdü diye 6 milyon kişi sokağa döküldü, yapamazsınız dendi. Biz Türkiye’de cezaevinden çıkardık Meclis’e sokuyoruz. Şu anda DTP denilen tipler ortalıklarda dolaşıyor, PKK’ya af konuşuluyor, gidiyorlar Diyarbakır’da halkı ayaklandırmaya çalışıyorlar. Ülkeyi nasıl bölelim diye uğraşanlar şu anda Meclis’te. Dünyanın hiçbir ülkesinde ülkesini parçalamak isteyenler Meclis’in kapısından içeri giremez. Bizdekilere kürsü veriyorlar. Şaka gibi.
TURKTIME: Hırçın çocuk rolü Çukurova Grubu’nda Tercüman’a mı verildi? Mesela grubun diğer gazetelerinde aynı sertlikte söylemleri göremiyoruz…
UFUK BÜYÜKÇELEBİ: Bu görüşünüze katılmıyorum. Mesela Güneş gazetesi de muhalefetini yapıyor, ülke değerlerine sahip çıkıyor, ülkenin varlığı için kim zarar verdiyse onun karşısında duruyor. Akşam Gazetesi de aynı şekilde. Bizim grupta öyle bir şey yok. Biz kıçı başı oynayan bir grup değiliz. Ben daha önce Hürriyet’teydim. Bizim grupta bir şey vardır; iki yıldır buradayım bir kez bile patronun telefon açıp da “bu haberi böyle yapma” yada “böyle yap” dediğini duymadım. Çok ağır muhalefet yaptık seçim öncesi, bir kez bile bana açıp demedi ki “ne yapıyorsun!”
TURKTIME: Seçimler öncesi çok sert muhalefet yaptınız ama şimdi o kadar sert bir muhalefet göremiyoruz. Neden?
UFUK BÜYÜKÇELEBİ: Gazetecilik, ülkenin menfaatleri gözetilerek yapılır. Seçim öncesi öyle bir atmosfer vardı, ona göre yayın yaptık. İç ve dış tehlikelerin çok arttığı bir ortamda kaldık ve muhalefeti yoğunlaştırdık. Ama şu anda olan iktidarı nasıl yıpratmaya kalkarsam o zaman ben ülkeme zarar veririm. O zaman bu; muhafazakarlık da, milliyetçilik de, Türklük de olmaz. Gazetecilik hiç olmaz.
“PEZEVENKLİK YAPAN, PARAYLA İŞ YAPAN GAZETECİLER VAR!”
TURKTIME: Okuyucularınızı şaşırtan bazı haberleriniz oldu. Örneğin Hürriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmenini bir dansöz kıyafeti içerisinde gösterdiniz. Bu, fazla radikal değil miydi?
UFUK BÜYÜKÇELEBİ: Hayır… Hürriyet, Simaviler döneminde iktidarları indirip iktidarları değiştiren, ülkenin yapısını değiştiren bir gazeteydi. Hürriyet, adı ile hala önemli, sahipleri kim olursa olsun. Böyle güçlü bir ismin yayın yönetmeni ben tam bir dansöz gibi yazıyorum diye yazısının başlığını atarsa, ben de ona o kıyafeti giydiririm. Ben Fethullah gömleğini çok sevdim derse ben de ona Fethullah şapkasını giydiririm. Birisi yazar, birisi de onu görüntüyle önüne koyar. Ben onu yaptım.
TURKTIME: Neden yazı değil de görüntüyle cevap verdiniz?
UFUK BÜYÜKÇELEBİ: Benim onun gibi geniş bir zamanım yok. Ben şarap çeşidi de seçmiyorum. Gazete yapıyorum.
TURKTIME: Genelde yayın yönetmenleri gazetelerinde köşe de yazıyorlar. Onlar deli mi?
UFUK BÜYÜKÇELEBİ: Ben bir gazetenin yayın yönetmeninin yazı yazmasına karşıyım. Yazı yazan bir yayın yönetmeninin gazete yapacağına inanmıyorum. Çünkü gazete yönetmek, gazeteyi en ucundan en tepesine kadar kontrol altında tutmak için öyle yazı yazma zamanı olması mümkün değil. Eğer ben yazı yazarım derse, o zaman gazeteyi o yapmıyor demektir. Gazeteyi başkaları yapıyor anlamına gelir. Gazete yönetmek ayrı bir iştir, yazı işleri müdürlüğü yada editörlük ayrı işlerdir. Gazetenin yayın yönetmeni, adı üstünde, gazeteyi yönetir. Eskiden yasaktı mesela. Gazeteciliğe 1976 yılında Günaydın Gazetesi’nde makine dairesinde başladım. Her türlü aşamalardan geçtim. Birisi bana torpil yapıp da buraya gelmedim. Bunu gururla söylüyorum. Makine dairesinde de, karanlık odada da, montajda da, yazı işlerinde de çalıştım, muhabirlik de, yazı işleri müdürlüğü de sekreterlik de yaptım. Gazetecilikte kompleks olmaz. Her işi yaparım. Ama pezevenklik yapamam, ülkemi satamam. Ahlaksızlık yapamam. Para karşılığı iş yapamam.
TURKTIME: Bunu yapanlar var mı?
UFUK BÜYÜKÇELEBİ: Onları yapanlar o kadar çok ki. 32 yıldır kirada oturuyorum. Ama birçoğunun villaları, evleri var. Ona bakmak lazım. Ben ne TRT’yi ne de ülkeyi soyuyorum.
TURKTIME: Yazı yazan kişi gazeteyi yönetmiyor diyorsunuz. Bu durumda Hürriyet’i kim yönetiyor?
UFUK BÜYÜKÇELEBİ: Hürriyet’i Ertuğrul Özkök değil, Aydın Doğan yönetiyor.
TURKTIME: Aydın Doğan bir işadamı olarak kendisini kanıtlamış belki ama bir gazeteyi yönetebilecek kalibrede mi?
UFUK BÜYÜKÇELEBİ: Aydın Doğan Ertuğrul Özkök’ten daha iyi gazetecidir.
ÖZKÖK’ÜN TEK BİLDİĞİ İŞ ENTRİKA ÇEVİRMEK!
TURKTIME: Bir ara Hürriyet grubunda Ankara’da görevlendirilme durumunuz vardı ancak olmadı. Orada sorun neydi?
UFUK BÜYÜKÇELEBİ: Gözcü Gazetesi’nin yayın koordinatörlüğünden ayrıldıktan sonra gerçekten çok sevdiğim Vuslat Doğan Sabancı beni bırakmak istemedi. “Geliyorsun, burada birlikte çalışacağız, sen üzülme yerden göğe kadar haklısın” dedi. Bu konuşmadan sonra Ertuğrul Özkök’ün benden ne sıkıntısı varsa tutuştu yada kendi acemiliğinden mi bilmiyorum, beni aradı. “Çok önemli, hemen konuşmamız lazım” dedi. Tabii Ertuğrul Özkök’ün ne olduğunu bildiğim için, “çok önemli” dediği zaman “tamam, bu bana kazık atacak.” diye düşündüm. Bana “Ankara’ya git, Ankara’nın tek sorumlusu, oranın Ertuğrul Özkök’ü sen olacaksın” dedi. Baktım ki bana oyun oynamak istiyor.
TURKTIME: Ama bunu fark etmenize rağmen yine Ankara’ya gitmeyi kabul ettiniz. Bu biraz tuhaf değil mi?
UFUK BÜYÜKÇELEBİ: Ben, “buna ödün vereyim de bari olsun bitsin, ben de kurtulayım bu işten, Vuslat hanımın da başını ağrıtmayayım.” diye kabul ettim. Vuslat Hanım elinden geleni yapıyordu çünkü. Dolayısıyla bile bile gittim. O kadar güzel bir oyun oynadı ki. Zaten tek bildiği iş o arkadaşın. Başka bir şeyden anladığı yok. Bu entrikaları güzel çevirir. O dönem Ankara Temsilcisi Nur Batur. Çok kibar, eğitimli, kalleşliği bilmeyen delikanlı bir gazeteci. Özkök bana diyor ki oranın patronu sensin, aynı anda Nur Batur’a telefon açıp ona da aynı şeyi söylüyor. Çok ağır bir kış, evde çocuğumu yalnız bıraktım ben ne yapayım Ankara’da? Bir gazete çıkart dediler, çıkar mı çıkmaz mı, çıkacak gibi de değil ve sonuçta olmadı zaten ve Özkök’ün oyunu çıktı. Ve ben İstanbul’a geldim. Ne oluyor diye sordum. Fikret Ercan bana “Biz bu işten vazgeçtik” dedi.
TURKTIME: Özkök gönderiyor, dönüşte Fikret Ercan vazgeçtik diyor. Özkök neden demiyor bunu size?
UFUK BÜYÜKÇELEBİ: Özkök’ün benim yüzüme bakacak hali yok ki, kaçıyor. Özkök böyle zor durumlara düştüğü zaman önüne bakarak gider. Fikret Ercan bana olmadı üzülme falan dedi. Benim üzüleceğim bir şey yok. Ben ne kimseye ne yalvardım, ne aradım. Öyle bir adam değilim.
TURKTIME: Özkök size neden böyle bir oyun oynadı peki?
UFUK BÜYÜKÇELEBİ: Neden olacak… Grubun içinde güçlü adam etrafında çok az. Yok gibi. Orada güçlü, işi bilen bir Fikret Ercan var. O da ne yapsın, vaziyeti idare ediyor, yapacağı bir şey yok. Orada ikinci bir güç olarak, yada daha büyük bir güç olarak beni istemedi. O işi ben talep etmemiştim. Gel sana ihtiyacımız var demişlerdi onun için kabul etmiştim. Ama tekrar ediyorum; gel sana ihtiyacım var dediyse Özkök, anla ki kazık atacak.
TURKTIME: Nur Batur’la konuştunuz mu daha sonra bu durumu?
UFUK BÜYÜKÇELEBİ: Evet… 30 Ağustos’ta Nur Batur’la karşılaştım. “Ben seni çok severim. Buna çok üzüldüm. Neden böyle oldu” dedi. “Ertuğrul Özkök bana böyle böyle dedi” dedim. Batur da “Bana da öyle söyledi” dedi. Olay aynen bu, masal anlatmıyorum.
FOTOĞRAFLARIM, İLETİŞİM KAZASIYDI!
TURKTIME: Bütün bunların birikimiyle mi Özkök’e yükleniyor, dansöz kıyafeti giydiriyorsunuz?
UFUK BÜYÜKÇELEBİ: Hayır… Ben gazetemi öyle kişisel şeylere alet etmem. Ülkenin en kritik dönemlerinde sürekli oynuyor, kazıyor, alttan girip üstten çıkıyor. Bugün de önceki yaptıklarının tam tersini yapıyor. Ertuğrul Özkök bilmez. Gazetecilikte şöyle bir şey vardır; fotoğraf haberdir. Bir fotoğraf koyarsınız başlık dahi atmaya gerek kalmaz.
TURKTIME: Fotoğraf demişken, Tercüman’ın birinci sayfasında 10’a yakın fotoğrafınız koyuldu ve bu çok yadırgandı. Daha önce görülmemiş bir uygulamanın kaynağı ne?
UFUK BÜYÜKÇELEBİ: Bakın, bu olayın aslı şu; ben Ankara’da resepsiyondaydım. Ankara büroya fotoğrafları yolladık ve oradan fotoğraflar İstanbul’a geçti. Gazeteye daha yeni gelmiştim. Arkadaşlarla tam olarak kaynaşamamıştık. Dediklerimi ya anlamıyorlar, ya yarım anlıyorlar. Bir de çok az bir zaman vardı. Resepsiyondan öyle fotoğraflar yok kimsede. Ben aptal bir adam değilim ki 10 tane fotoğrafımı koyayım. Orada Çankaya’da birlik bütünlüğü vurgulamak istemiştik. Başlık da zaten “Birlik mesajı” diye atılmıştı. Ankara’dan İstanbul’a gönderdiğimiz notta da “kadrajla, öyle kullan” şeklindeydi. Onlar da beni kadrajlamış ve koymuşlar. Olay bu, sadece iletişim kazası. Yoksa benim öyle bir açlığım yok. Öyle bir adam olsam her akşam televizyon programlarında olurdum. SKY TV veya birçok televizyon beni defalarca aradı, ben çıkmadım. Ben görünmek isteyen bir adam değilim ki. İhtiyacım yok benim. Olsa köşe yazarım. O bir talihsizlikti. Ha, faydası da oldu. Bir sürü eleştiri aldım, Tercüman Gazetesini bir çok gazete yazdı, gazetenin kurumsal reklamı oldu.
“GENELKURMAY BAŞKANI’NIN OMZUNA VURACAK KADAR KABA DEĞİLİM!”
TURKTIME: Tercüman’ın bazı simge yazarlarını görevden aldınız. O da radikal bir karardı. Sebep?
UFUK BÜYÜKÇELEBİ: Ayak uyduramayan arkadaşlara tabii ki veda edilecek. Türkiye’nin gündemine uygun bir gazete yapıp da diğer yazarlar da milattan önceki hikayeleri yazarlarsa o zaman 40 yıl önceki gazete haline gelir Tercüman.
TURKTIME: Tercüman’daki hedefiniz ne?
UFUK BÜYÜKÇELEBİ: Tercüman’daki tek hedefimiz Türk insanına her şeyin iyisini çok iyi bir şekilde her şeyin doğrusunu anlatmak. Ülkenin menfaati için ne gerekiyorsa yapmak.
TURKTIME: Genelkurmay resepsiyonunda Genelkurmay Başkanının omzuna vurarak merhaba dediğiniz şeklinde yazılar çıktı. Doğru mu bu?
UFUK BÜYÜKÇELEBİ: Ben Genelkurmay başkanının omzuna vuracak kadar kaba bir adam değilim. Ayrıca öyle bir gücüm de yok. Genelkurmay başkanı, benim son derece saygı duyduğum, çok sevdiğim bir şahıstır. Türkiye Cumhuriyeti’nin ordusunun başıdır. Omzuna falan vuramam. Onu söyleyen aşağılıktır. Şunu da söyleyeyim; genelkurmay başkanı beni evladı gibi sever, ben de onu baba gibi severim.
“BİRAND, İSTİKLAL MARŞINI DİNLEMEDİ…”
TURKTIME: RTGD, Mehmet Ali Birand’a televizyon oscarı verdi. Bu ödül ve Birand hakkında ne düşünüyorsunuz?
UFUK BÜYÜKÇELEBİ: Birand’ı nasıl bulacağım… TRT’yi soymuş, sarı basın kartının iptal edildiği, sonra rica minnetle aldığı, televizyonlara çıkıp ne kadar hain, PKK’lı adam varsa onları göğe çıkartan sonra da belli resepsiyonlara gidip itibar gören bir adam. Bir de ödül verildi. Ona da şaşırdım kaldım. Neyin ödülü verildi anlamadım açıkçası. İstiklal Marşımız okunurken ve şehitlere saygı duruşunda bilerek içeri girmedi. Ve MHP’li Cihan Paçacı Birand’ın kolundan tutarak imalı bir şekilde, “Birand biz senin yerine ödülü aldık merak etme” dedi. Yani "senin yerine istiklal marşımızı dinledik, şehitlere saygı duruşunu yaptık." dedi. Sonra Birand, bir karış suratla utanmadan gidip ödülünü aldı.
TURKTIME: Ama Birand’a ödülü sizin temsilciniz Metin Özkan verdi…
UFUK BÜYÜKÇELEBİ: Demek ki o, gazeteciliğinin dışında dernek başkanı olarak objektif davranmış, herkese bir ödül vermiş. Bana sorsaydı ben o ödülü verdirmezdim.
“TÜRKÜM DİYEMEYENLER BU ÜLKEDEN S…….. GİTSİN!”
TURKTIME: Boynunuzda kurt amblemi olan bir kolye var. Bir anlamda siyasi simge. Böyle bir simge taşımanız yayınlarınızdaki objektifliği etkilemiyor mu?
UFUK BÜYÜKÇELEBİ: Diğer tarafında ise hilal var ama. Kurdun ne olduğunu biliyor musunuz? Kurt, Atatürk’ün simgesidir.
TURKTIME: Ama MHP’nin simgesi olarak kabul ediliyor daha çok…
UFUK BÜYÜKÇELEBİ: MHP, kurt ve hilali Atatürk’ten almıştır. Siz Türkiye Cumhuriyeti’nde boynunda Atatürk kolyesiyle gezen bir tane genel yayın yönetmeni gördünüz mü? Bu, Samsun’da başlayan bir simgedir. Bu simge benim ruhum. Türküm ben, Türk. Ve Türküm diyen herkesle de beraberim.
TURKTIME: Ama artık moda tabirle Türküm out, Türkiyeliyim in oldu….
UFUK BÜYÜKÇELEBİ: Türkiyeliyim diye bir şey yok. Onu diyenler Ahmet Altan takımları. Nasıl yaparım da Türkiye’yi PKK ile masaya oturturum diyenler. Ne demek Türkiyeliyim? Türküm, doğruyum, çalışkanım. Türkiyeliyim, şuyum buyum demek Türkiye’yi dağıtma operasyonudur. Türküm diyemeyenler bu ülkeden s…….. gitsin. Zaten bir gün olacak o. Ne demek Türküm diyemem? Türkiye içinde Adanalıyım, Ankaralıyım, İstanbulluyum olur. Ama Türkiye bir şehir değil ki?
TURKTIME: Peki Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan bir Rum, bir Ermeni yada Kürt ne oluyor?
UFUK BÜYÜKÇELEBİ: Ne olacak, Türk oluyor.
“HRANT DİNK ÖLDÜRÜLDÜĞÜNDE ÇOK ÜZÜLDÜM AMA…”
TURKTIME: Hrant Dink öldürüldüğünde ne hissettiniz?
UFUK BÜYÜKÇELEBİ: Çok üzüldüm. Hrant Dink, belli dönemlerde Avrupa Birliği’ne gidip soykırım iddialarından vazgeçin diye çabalayan bir adamdır. Ama başka bir şeye daha çok üzüldüm: O adamı alet edenlere, bu ülkede onu malzeme yapanlara, kalkıp da onun cenazesini alet edip Şişli gibi bir yerde 20 dakikada hazırlanan pankartlara üzüldüm. O pankartların 20 dakikada nasıl hazırlandığını ben bilmiyorum. Demek ki öldürüleceğini biliyordu arkadaşlar. “Hepimiz Hrantız, Hepimiz Ermeniyiz” gibi sloganlar hangi ülkede olmuş? Asala bizim bir sürü diplomatımızı öldürmüş. Ermenistan’da kim çıkmış da “Hepimiz Türk’üz” demiş. Yada benzer bir şey hangi ülkede olmuş? Şu an Türkiye Cumhuriyeti’nde 40 bin kaçak Ermeni Vatandaş yaşıyor. Oradaki açlıktan sefaletten geliyorlar. Kimse atmıyor dışarı. Burada farklı bir iş var. İnsanları karşı karşıya getirmeye çalışıyorlar. Ermeniydi, Kürt’tü beceremediler. Ben Çerkez’im. Ayrımcılık mı yapayım? Bu ülke kurulmadan önce bunlar yapılmış, parçalanmalar olmuş. Aynı tarihi mi yaşayalım biz? Geçende Ergun Babahan ve Hasan Cemal denilen arkadaş televizyona çıktılar başbakanı zorluyorlar. Kürt meselesi, Kürt meselesi. Başbakan dişlerini sıkıyor. Gülüyor ama sinirden gülüyor. İşin enteresan tarafı bu, Başbakan’a zoraki bir yere getirmeye çalışıyorlar. En sonunda dedi ki Başbakan “Ya siz ne diyorsunuz. Bu ülkenin meclisinde yüzde bilmem kaç Kürt vatandaş hak sahibi. Hangi ülkede var böyle bir şey?” Olmadı bu sefer de Kıbrıs’a getirdiler işi.
TURKTIME: Siz “Hepimiz Hrantız” manşetlerinin atıldığı bir dönemde “hepimiz Türküz” manşeti ile çıktınız. Bununla vermek istediğiniz mesaj neydi?
UFUK BÜYÜKÇELEBİ: Hepimiz Hrantız, Ermeniyiz, günlerce devam edince dayanamadım artık. “Hepimiz Türküz.” diye manşet atınca kıyamet koptu. Oldum ben kafatasçı. Hepimiz Türküz demek kafatasçılık mı?
“ENTEL GEÇİNEN LİBOŞLARIN KANI BU ÜLKE İÇİN DEĞİL, PARA İÇİN KANI AKAR”
TURKTIME: Çocukların kanlarıyla yapıp Genelkurmay’a gönderdikleri bayrağı gazeteyle birlikte verdiniz. Ve bu çok eleştirildi. Eleştirileri nasıl değerlendiriyorsunuz?
UFUK BÜYÜKÇELEBİ: Bunu eleştiren enteller. O enteller kandan korkuyor çünkü.
TURKTIME: Siz korkmuyor musunuz?
UFUK BÜYÜKÇELEBİ: Hayır korkmuyoruz. Onlar gibi korkak değiliz. Biz bu bayrağı kanla aldık. Türk bayrağının kan, gökten inen ay ve hilal değil mi? Türk bayrağı kandır, mavi kırmızı falan değil. O minicik evlatlar parmaklarından akıttıkları kanla bayrak yapmışlar. Çok mutlu oldum, duyduğum an gözüm yaşardı. O çocukları Ankara’ya davet ettim, gelemediler. Herhalde o kadar tepkiden korktular. Onlara Tercüman olarak ödül verecektik. Entel geçinen liboş takımlarının bir damla kanları akar mı Türkiye için? ABD yada İngiltere için, daha doğrusu para için akar herhalde. Biz para için akıtmıyoruz kanımızı, bu ülke için akıtırız.
TURKTIME: Tercüman gazetesi Ufuk Büyükçelebi’yi ne kadar yansıtıyor?
UFUK BÜYÜKÇELEBİ: Tercüman’ın tamamı Türküm diyenleri yansıtır. Hiçbir şekilde o gazete üzerinde şahsi bir şeyim yok. Şahsi bir etkiyle yayın yapsam, sanırım beni hapse atarlar. Bu yüzden kişisel duygularımı frenleyerek yayın yapıyorum.
“ERGUN BABAHAN BAŞBAKAN’I TUZAĞA DÜŞÜRMEYE ÇALIŞTI!”
TURKTIME: Tercüman zaman zaman medya eleştirilerini manşetlerine taşıyor ama bu eleştiriler ağırlıklı olarak Doğan Grubu’na yapılıyor. Medyada tek kötü Doğan Grubu mu?
UFUK BÜYÜKÇELEBİ: Türkiye’de başka bir grup kalmadı ki. Demek ki çok fazla göze batan işler yapıyor, ihalelere giriyor, onu bunu alıyor. Hiç kimse öyle bir şeye girmiyor ki. Fazla göze battıkları için gündeme geliyor.
TURKTIME: Mesela Sabah Grubu da çok eleştirilen işler yapıyor…
UFUK BÜYÜKÇELEBİ: Biraz önce Ergun Babahan’ı da eleştirdim. Başbakanı tuzağa düşürmeye çalıştı.
TURKTIME: Sabah’ın Ak Parti’ye ve Erdoğan’a yakınlığı, en azından bu dönemde, biliniyor. Bu durumda Sabah’ın genel yayın yönetmeni neden tuzağa düşürmeye çalışsın ki Başbakan’ı?
UFUK BÜYÜKÇELEBİ: Cahilliğinden olabilir. Yada Ergun Babahan’ın dışında başka güçler ona onu yaptırmış olabilirler. Babahan’ı ben yıllar önceden tanıyorum.
TURKTIME: Ergun Babahan’ı konuştuğumuz bazı gazetecilerde Babahan’ın gazeteciliği soru işaretiyle birlikte karşılanıyor. Siz Babahan’ın gazeteciliğini nasıl değerlendiriyorsunuz?
UFUK BÜYÜKÇELEBİ: Babahan iyi çocuk ama altyapısı yok tabii. İzmir’den gelmiş, Dinç Bilgin’in oğlu Önay Bilgin’in sınıf arkadaşı. Onun vesilesiyle girmiş, belli tesadüflerle bir şeyler yapıyor. Ergun Babahan’ı eleştirmek bana düşmez. Ne altında ne de üstünde çalıştım. Ama bir gazeteyi yapanın daha usturuplu iş yapması gerekiyor. Bir gazetenin manşetine Ergenekon manşetini atıp da özellikle oraya Veli Küçük’ün üniformalı fotoğrafını koymanın ne anlamı var?
TURKTIME: Sizce ne anlamı var?
UFUK BÜYÜKÇELEBİ: En başta Türk Silahlı Kuvvetleri küçük düşürmek. Çünkü adam emekli. Eski bir ordu komutanıdır, yada rütbesi ne olursa olsun vefat etmiştir, fotoğrafını koymam. Sivilini bulursam koyarım. Tutup da 9 sütuna bir fotoğraf koyup garip garip insanların içine bu ülkenin tümgeneralliğini yapmış, daha cezası kesinleşmemiş bir komutanını resmi üniformayla koymak Türk Silahlı Kuvvetlerini yıpratma amacı taşır. Bilmeden yaptıysa yazık, öğrensin. Ama bilerek yaptıysa ihanet. Bakın, gazete yönetmek, sadece o gazeteyi idare etmek değil. Her birimizin ülkeyi yönetiyormuş gibi bakmamız lazım bazı şeylere. Bir adım sonra nasıl bir zarar veririm diye bakmamız gerekiyor. Örneğin, bir gazeteye küçük intihar haberi koyduğunuz zaman üç gün sonra artmaya başlıyor. Hassas bir yapı var Türkiye’de. Yoğun cahil, eğitilmemiş bir toplum var Türkiye’de. Gazete yaparken ülkeye, halka nasıl bir fayda sağlarım diye bakmak gerekiyor. Körü körüne yaptığın zaman hem ülkeye hem de halka oldukça fazla zarar verirsiniz. Onun için gazete yapmak köşede ahkam kesmeye benzemiyor. Manşet atarken bir ilerisini görmek gerekiyor.
TURKTIME: “Bir gazeteye küçük intihar haberi koyduğunuz zaman üç gün sonra artmaya başlıyor.” dediniz ve genel yayın yönetmenlerinin bir adım sonra nasıl zarar veririm diye düşünmesi gerektiğini belirttiniz. Küçücük çocukların kanlarından bayrak yapmasını alkışlamanız, haberini koyup o bayrağı vermeniz bir adım sonrasında şiddeti yüceltmez mi? Sizin de dikkatli olmanız gerekmez miydi?
UFUK BÜYÜKÇELEBİ: O günden bu güne iki ay geçti. Öyle bir şey mi oldu? Olmadığına göre sorun yok demektir. Bizim haberlerden sonra başkaları da kanlarıyla duvarlara bir şeyler yapsaydı ben de şimdi derdim ki onu düşünemedik, hata yapmışız.
“BARZANİ’NİN ŞİŞME BEBEĞİNİ VERECEĞİM… KİM NE YAPARSA YAPSIN!”
TURKTIME: Şu an Tercüman’ın satışı sizin hedeflediğiniz yerde mi?
UFUK BÜYÜKÇELEBİ: Tercüman Gazetesi’nde iki sütun çıkan haberle Hürriyet gazetesinin manşeti arasında etki bakımından fark yok. Tercüman, bir kişinin alıp bin kişiye yaydığı bir gazete. Siyaset dünyası çok yoğun bir şekilde okuyor Tercüman’ı. Ben bu gazeteye geldiğimde bire şey yaptım. Bütün partilerin bayraklarını verdim ve ben buyum dedim. Şu anda da ben bunu ispatlıyorum. CHP’nin de bende haberi var, Ak Parti’nin de. Ha, hainlerin yok. Onlarla benim işim olmaz. Ben bu etkiyi korumayı hedefliyorum.
TURKTIME: Ak Parti iktidarını nasıl görüyorsunuz?
UFUK BÜYÜKÇELEBİ: Ertuğrul Özkök’ün yaptığı gibi dansöz gibi anlatmamak, doğrusunu söylemek gerekiyor. Tabii ki doğruları ve yanlışları var ama şu anda Türkiye Cumhuriyeti’nin yaşadığı şartlarda iktidarı gayet iyi bir şekilde götürüyor. İyi giden bir şeye de ben kötü diyemem. Çünkü ben menfaat kaygısıyla gazetecilik yapmıyorum. Geçmişte çok ağır muhalefetimi yaptım ama iyi gittiği zaman da hakkını veririm. Bu benim görevim. Doğru yapılan bir şeye illa muhalefet etmek için yanlış dersem o zaman bana manyaksın derler. Yarın yanlış bir şey yapsalar onu da derim. Ama şu anda Türkiye’nin iç ve dış hainlerle dolu olduğu bir dönemde Türk Silahlı Kuvvetlerle birlikte bir şeyler yapmaya, ülkeyi bir yerlere getirmeye, hainlerden temizlemeye yada güneydoğuya yatırım yapmaya çalışıyorsa ben bunu desteklemek zorundayım.
TURKTIME: Bundan sonra yayın politikası, yeni bir yazar yada başka bir hamle ile herhangi bir sürpriz yapacak mı?
UFUK BÜYÜKÇELEBİ: Herkese şişme bir Barzani vereceğim. Bunu kim ne yaparsa yapsın. Ha, pardon, promosyon vermek yasak, ancak eğitim amaçlı bir şeyler olursa olur. Demek ki Barzani’yi eğitimli hale getirmek gerekiyor.
KISA KISA KISA…
TURKTIME: Tayyip Erdoğan?
UFUK BÜYÜKÇELEBİ: Başarılı buluyorum. İlk dönemki Tayyip Erdoğan değil, şimdi daha iyi. Çevre çok önemli bir etkendir. Ben gazeteyi bile yönetirken anam ağlıyor. Siz bu ülkeyi yönetiyorsunuz. Her kafadan başka bir ses çıkarsa zamana yaymak gerekiyor. Tayyip Erdoğan da zamana yaydı ve şimdi iyi bir şekilde başbakanlık yapıyor.
TURKTIME: Abdullah gül?
UFUK BÜYÜKÇELEBİ: Derseniz ki Abdullah Gül mü Tayyip Erdoğan mı, Tayyip Erdoğan derim.
TURKTIME: Uğur Dündar?
UFUK BÜYÜKÇELEBİ: Mehmet Ali Birand mı Uğur Dündar mı dersen Uğur Dündar derim. Dündar çok iyi bir gazeteci. Birand’ın ne olduğu ortada.
TURKTIME: Fatih Altaylı?
UFUK BÜYÜKÇELEBİ: Fatih Altaylı 10 tane Ertuğrul Özkök eder. Çalışkan, mücadeleci, kavgacı… Daha da başarılı olacağına inanıyorum.
TURKTIME: Mehmet Barlas?
UFUK BÜYÜKÇELEBİ: Günaydın’da tanıdığım dönemde aşırı cumhuriyetçi bir gazeteciydi. Ama şimdi biraz değişti.
TURKTIME: Ahmet ve Mehmet Altan kardeşler?
UFUK BÜYÜKÇELEBİ: İkisinin de ismini duyunca tüylerim diken diken oluyor.
TURKTIME: Serdar Turgut?
UFUK BÜYÜKÇELEBİ: Serdar Turgut’a bayılıyorum! Çok iyi bir genel yayın yönetmeni. Büyüyünce ben de onun gibi olacağım! O zaman da babam beni vurur herhalde!
TURKTIME: Engin Ardıç?
UFUK BÜYÜKÇELEBİ: Dengesiz… Akşam Gazetesi kurtuldu, Sabah Gazetesi başına bela aldı.
TURKTIME: Yılmaz Özdil?
UFUK BÜYÜKÇELEBİ: Benim yazı işleri müdürümdü. Kısa bir dönemde kendini yetiştirdi, iyi bir yere geldi. Onunla gurur duyuyorum.
TURKTIME: Fehmi Koru?
UFUK BÜYÜKÇELEBİ: Kendini koruyor.
TURKTIME: İlhan Selçuk?
UFUK BÜYÜKÇELEBİ: Duayendir. Saygı duyarım.
TURKTIME: Hürriyet?
UFUK BÜYÜKÇELEBİ: İktidarları indirip çıkaracak güce sahipti. Ama şu anda o gücü görmüyorum.
TURKTIME: Sabah?
UFUK BÜYÜKÇELEBİ: Şu an yorum yapamam, TMSF’de. Ama yarın Çalık Grubu’nun Sabah’ı daha iyi bir gazete yapacağına inanıyorum. Alan grubun sağda solda dendiği gibi kayıtsız şartsız iktidar destekçisi olacağına ihtimal vermiyorum. Şahsen tanımam ama duyduklarıma göre son derece milliyetçi bir yapıya sahip bir işadamı olduğuna inanıyorum.
TURKTIME: Cumhuriyet?
UFUK BÜYÜKÇELEBİ: 80 yıldır aynı şekilde yoluna devam ediyor.
TURKTIME: Akşam?
UFUK BÜYÜKÇELEBİ: Gayet iyi gidiyor. Bazı hatalarını zamana yayarak aşacaktır. Engin Ardıç’tan kurtulduğu için şanslı.
TURKTIME: Güneş?
UFUK BÜYÜKÇELEBİ: Güneş gazetesi hakkında yorum yapmam çünkü benim kardeşim yönetiyor. Aslan gibi gazetecilik yapan kardeşim var orada.
RÖPORTAJ: ERSİN TOKGÖZ/TURKTIME
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |
|
|||||
|
|
|||||
|
|
|||||
|
|
|||||
|
|
|||||
|
|
|||||
|
|
|||||
|
|
|||||
|
|
|||||
|
Bunlar da ilginizi çekebilir...